Tarihçe-i Hayat | Dördüncü Kısım - Kastamonu Hayatı | 388
(281-398)

tesadüfe havalesi mümkün olmayan hikmetleriyle, intizamiyle, hüsn-ü hilkatiyle, faideleriyle.. husûsan mâdeniyatın; tuz, limon tuzu, sulfato ve şap gibi, sûreten birbirine benzemekle beraber, tadlarının şiddet-i muhalefetiyle.. ve bilhassa nebatatın basit bir topraktan; çeşit çeşit enva’lariyle, ayrı ayrı çiçek ve meyveleriyle, nihayetsiz Kadîr nihayetsiz Hakîm, nihayetsiz Rahîm ve Kerîm bir Sâniin Vücûb-u vücûduna bedahetle şehâdet ettikleri gibi, hey’et-i mecmûasındaki vahdet-i idare ve vahdet-i tedbir ve menşe’ ve mesken ve hilkat ve san’atça beraberlik ve birlik ve ucuzluk ve kolaylık ve çokluk ve yapılmakta çabukluk noktalarından, Sâniin vahdetine ve ehadiyetine şehâdet ederler.

Hem nasıl ki: Dağların yüzünde ve karnındaki masnu’lar, zeminin her tarafında, herbir nevi; aynı zamanda, aynı tarzda, yanlışsız, gâyet mükemmel ve çabuk yapılmaları ve bir iş bir işe mâni olmadan, sâir neviler ile beraber karışık iken, karıştırmaksızın îcadları;, senin Rubûbiyyetinin haşmetine.. ve hiç bir şey ona ağır gelmiyen kudretinin azametine delâlet eder; öyle de: Zeminin yüzündeki bütün zîhayat mahlûkların hadsiz hacetlerini, hatta mütenevvi hastalıklarını, hatta muhtelif zevklerini ve ayrı ayrı iştihalarını tatmin edecek bir sûrette, dağların yüzlerini ve içlerini muntazam eşcar ve nebatat ve mâdeniyatla doldurmak ve muhtaçlara teshir etmek cihetiyle, Senin rahmetinin hadsiz genişliğine ve hâkimiyetinin nihayetsiz vüs’atine delâlet.. ve toprak tabakatı içinde gizli ve karanlık ve karışık bulunduğu halde; bilerek, görerek, şaşırmayarak, intizamla, hacetlere göre ihzâr edilmeleriyle senin her şeye taallûk eden ilminin ihâtasına ve herbir şey’i tanzim eden hikmetinin bütün eşyaya şümulüne ve ilâçların ihzarâtı ve mâdeni maddelerin iddiharâtiyle Rubûbiyyetinin Rahîmane ve Kerîmane olan tedabirinin mehâsinine ve inâyetinin ihtiyatlı letaifine pek zâhir bir sûrette işâret ve delâlet ederler.

Səs yoxdur