Tarihçe-i Hayat | Dördüncü Kısım - Kastamonu Hayatı | 393
(281-398)

Hem, nasıl ki hayvanattan herbirisi kâinatın bir küçük nüshası ve bir misal-i musağğarı hükmünde gâyet derin bir ilim ve gâyet dakik bir hikmetle, karışık eczaları karıştırmayarak ve bütün hayvanların ayrı ayrı sûretlerini şaşırmayarak hatâsız, sehivsiz, noksansız yapılmalariyle, ilminin her şeye ihâtasına ve hikmetinin herşeye şümûlüne, adetlerince işâretler ederler; öyle de: Herbiri birer mu’cize-i san’at ve birer hârika-i hikmet olacak kadar san’atlı ve güzel yapılmasiyle, çok sevdiğin ve teşhirini istediğin san’at-ı rabbânîyyenin kemâl-i hüsnüne ve gâyet derecede güzelliğine işâret ve herbirisi, husûsan yavrular, gâyet nazdar, nâzenin bir sûrette beslenmeleriyle ve heveslerinin ve arzularının tatmini cihetiyle, senin inâyetinin gâyet şirin cemâline hadsiz işâretler ederler.

Ey Rahmânürrahim! Ey Sâdıkul-Va’dül-Emin! Ey Mâlik-i Yevmiddîn! Senin Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ının tâlimiyle ve Kur’ân-ı Hakîminin irşadiyle anladım ki: Mâdem kâinatın en müntehap neticesi hayattır.. ve hayatın en müntehap hulâsası ruhdur.. ve zîruhun en müntehap kısmı zîşuurdur.. ve zîşuurun en câmii insandır.. ve bütün kâinat ise, hayata musahhardır ve onun için çalışıyor.. ve zîhayatlar, zîruhlara musahhardır, onlar için dünyaya gönderiliyorlar.. ve zîruhlar insanlara musahhardır, onlara yardım ediyorlar.. ve insanlar fıtraten Hâlikını pek ciddi severler.. ve Hâlıkları onları hem sever, hem kendini onlara her vesile ile sevdirir.. ve insanın isti’dâdı ve cihâzât-ı ma’nevîyesi, başka bir bâki âleme ve ebedî bir hayata bakıyor.. ve insanın kalbi ve şuuru, bütün kuvvetiyle beka istiyor.. ve lîsanı, hadsiz duâlariyle beka için Hâlikına yalvarıyor; elbette ve herhalde, o çok seven ve sevilen ve mahbub ve muhib olan insanları dirilmemek üzere öldürmekle, ebedî bir muhabbet için yaratmış iken, ebedî bir adavetle gücendirmek olamaz ve kabil değildir. Belki, başka bir ebedî âlemde mes’udane yaşaması hikmetiyle, bu dünyada çalışmak ve onu kazanmak için gönderilmiştir. Ve insana tecelli eden isimlerin, bu fâni ve kısa hayattaki cilveleriyle âlem-i bekada onların âyinesi olan insanların, ebedî cilvelerine mazhar olacaklarına işâret ederler.

Səs yoxdur