Tarihçe-i Hayat | Dördüncü Kısım - Kastamonu Hayatı | 396
(281-398)

Hem, nasılki, bu kâinatı, zîruha, husûsan insana mükemmel bir saray hükmüne getiren ve Cenneti ve Saadet-i Ebediyeyi, cin ve inse ihzâr eden ve en küçük bir zîhayatı unutmayan ve en âciz bir kalbin tatminine ve taltifine çalışan rahmetinin hadsiz genişliğini ve zerrâttan tâ seyyârata kadar bütün envâ-ı mahlûkatı emirlerine itaat ettiren ve teshir ve tavzif eden hâkimiyetinin nihayetsiz vüs’atini haber vererek, mu’cizat ve hüccetleriyle isbat ederler; öyle de: Kâinatı, eczaları adedince risâleler içinde bulunan bir kitab-ı kebîr hükmüne getiren.. ve Levh-i Mahfuzun defterleri olan İmâm-ı Mübîn ve Kitab-ı Mübîn’de, bütün mevcûdâtın bütün sergüzeştlerini kaydedip yazan.. ve umum çekirdeklerde umum ağaçlarının fihristelerini ve programlarını ve zîşuurun başlarında bütün kuvve-i hafızalarda, sâhiblerinin tarihçe-i hayatlarını yanlışsız, muntazaman yazdıran ilminin her şeye ihâtasına; ve herbir mevcûda çok hikmetleri takan, hatta herbir ağaçta meyveleri sayısınca neticeleri verdiren ve herbir zîhayatta âzaları, belki eczaları, ve hüceyratları adedince maslahatları takib eden; hatta insanın lîsanını çok vazîfelerde tavzif etmekle beraber, taamların tatları adedince, zevkî olan mîzancıklar ile teçhiz ettiren hikmet-i kudsiyenin herbir şey’e şümulüne; hem, bu dünyada nümûneleri görülen celâlî ve cemâlî isimlerinin tecellileri, daha parlak bir sûrette ebedül-âbâdda devam edeceğine ve bu fâni âlemde nümûneleri müşahede edilen ihsanatının daha şa’şaalı bir sûrette Dâr-ı Saadette istimrârına ve bekasına ve bu dünyada onları gören müştakların ebedde dahi refakatlarına ve beraber bulunmalarına bil’icmâ, bil’ittifak şehâdet ve delâlet ve işâret ederler.

Hem yüzer mu’cizat-ı bâhiresine ve Âyât-ı katıasına istinaden, başta Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ve Kur’ân-ı Hakîm’in olarak, bütün ervâh-ı neyyire ashabı olan enbiyalar ve kulûb-u nurânîye aktabı olan evliyalar; ve ukul-ü münevvere erbâbı olan asfiyalar; bütün suhuf ve kütüb-ü mukaddesede, senin çok tekrar ile ettiğin vaadlerine ve tehditlerine istinaden ve senin kudret ve rahmet ve inâyet ve hikmet ve celâl ve cemâlin gibi kudsî sıfatlarına ve şe’nlerine, ve izzet-i celâline ve saltanat-ı rubûbiyyetine itimaden;

Səs yoxdur