Tarihçe-i Hayat | Dördüncü Kısım - Kastamonu Hayatı | 397
(281-398)

ve keşfiyat ve müşahedat ve ilmelyakîn îtikadlariyle, saadet-i ebediyyeyi cin ve inse müjdeliyorlar. Ve ehl-i dalâlet için Cehennem bulunduğunu haber verip ilân ediyorlar ve îman edip şehâdet ediyorlar...

Ey Kadîr-i Hakîm! Ey Rahmân-ı Rahîm! Ey Sâdıkul-Va’dül-Kerîm! Ey izzet ve azamet ve Celâl sâhibi Kahhâr-ı Zülcelâl! Bu kadar sâdık dostlarını ve bu kadar vaadlerini ve bu kadar sıfât ve şuunatını tekzib edip, saltanat-ı rubûbiyyetinin kat’i mukteziyatını.. ve sevdiğin ve onlar dahi seni tasdik ve itaatle kendilerini sana sevdiren hadsiz makbul ibadının hadsiz duâlarını ve dâvalarını reddederek, küfür ve isyan ile ve Seni va’dinde tekzib etmekle, Senin azamet-i kibriyana dokunan ve izzet-i celâline dokunduran.. ve Ulûhiyyetinin haysiyyetine ilişen.. ve şefkat-i rubûbiyyetini müteessir eden ehl-i dalâlet ve ehl-i küfrü, haşrin inkârında tasdik etmekten yüz bin derece mukaddessin! Ve hadsiz derece münezzeh ve âlîsin! Böyle nihayetsiz bir zulümden, bir çirkinlikten Senin nihayetsiz adaletini ve cemâlini ve rahmetini takdis ediyorum!


âyetini, vücûdumun bütün zerrâtı adedince söylemek istiyorum. Belki senin o sâdık elçilerin ve doğru dellâl-ı saltanatının -hakkalyakîn, aynelyakîn, ilmelyakîn sûretinde- senin uhrevî rahmet hazinelerine.. ve âlem-i bekada ihsanatının definelerine.. ve dâr-ı saadette tamamiyle zuhur eden güzel isimlerinin hârika güzel cilvelerine şehâdet, işâret, beşaret ederler. Ve bütün hakîkatların mercii ve Güneşi ve hâmîsi olan Hak isminin en büyük bir şuâı, bu hakîkat-ı ekber-i haşriye olduğunu îman ederek senin ibadına ders veriyorlar.


Ey Rabbül-Enbiya Ves-Sıddîkîn! Bütün onlar; Senin mülkünde, Senin emrin ve kudretin ile, Senin irâde ve tedbirin ile, Senin ilmin ve hikmetin ile musahhar ve muvazzafdırlar.

Səs yoxdur