Tarihçe-i Hayat | Beşinci Kısım - Denizli Hayatı | 415
(399-452)

Acaba katl, zina, sirkat, kumar, şarab gibi hayat-ı içtimâîyeyi zehirlendiren pek çok büyük günahları işliyenleri onlardan men’etmek için, yalnız hapis korkusu ve hükümetin bir hafiyesinin görmesi tevehhümü kâfi gelir mi? O halde; her hânede, belki herkesin yanında dâima bir polis, bir hafiye bulunmak lâzım gelir ki, serkeş nefisler kendilerini o pisliklerden çeksinler. İşte Risâle-i Nur, amel-i sâlih noktasında, îman cânibinden, herkesin başında her vakit bir ma’nevî yasakçıyı bulundurur. Cehennem hapsini ve gazab-ı İlâhîyi hatırına getirmekle fenalıktan kolayca kurtarır.

Hem, makam-ı iddia bir risâlenin güzel ve fevkalâde kerâmetkârane ve tevâfukunun imza edilmesiyle, “bir cem’iyyet efrâdı” diye ma’nasız bir emâre beyân etmiş. Acaba esnafların ve hancıların defterlerinde bulunan bu nevi imzalara cem’iyyet ünvanı verilir mi? Eskişehirde aynı böyle bir vehim oldu. Cevab verdiğim ve Mu’cizat-ı Ahmediyye Risâlesi’ni gösterdiğim zaman taaccüble karşıladılar. Eğer mâbeynimizde dünyevî bir cem’iyyet olsaydı, bu derece benim yüzümden zarar görenler, elbette kemâl-i nefretle benden kaçacak idiler. Demek nasıl ben ve biz, İmâm-ı Gazâlî ile irtibatımız var, kopmuyor; çünkü uhrevîdir, dünyaya bakmıyor aynen öyle de: Bu ma’sûm ve sâfi ve halis dindarlar, benim gibi bir biçâreye îman derslerinin hatırı için bir kuvvetli alâka göstermişler. Ondan bu asılsız, mevhum bir cem’iyyet-i siyasiye vehmini vermiş. Son sözüm:


Haps-i münferidde mevkuf
SAİD NURSÎ


* * *

BU GELEN KISIM ÇOK EHEMMİYETLİDİR


Son Sözün Mühim Bir Parçası

Efendiler ! Reis Bey, dikkat ediniz ! Risâle-i Nur’u ve Şâkirtlerini mahkûm etmek, doğrudan doğruya küfr-ü mutlak hesabına, hakîkat-ı Kur’âniye ve hakâik-ı îmaniyeyi mahkûm etmek hükmüne geçmekle bin üç yüz seneden beri her senede üç yüz milyon onda yürümüş ve üç yüz milyar müslümanların hakîkata ve saadet-i dareyne giden cadde-i Kübrâlarını kapatmaya çalışmaktır ve onların nefretlerini ve itirazlarını kendinize celbetmektir.

Səs yoxdur