Tarihçe-i Hayat | Beşinci Kısım - Denizli Hayatı | 418
(399-452)

Efendiler! Otuz-kırk senedenberi ecnebi hesabına ve küfür ve ilhâd nâmına bu milleti ifsad ve bu vatanı parçalamak fikriyle, Kur’ân hakîkatına ve îman hakîkatlarına her vesile ile hücum eden ve çok şekillere giren bir gizli ifsad komitesine karşı, bu mes’elemizde kendilerine perde yaptıkları insafsız ve dikkatsiz me’murlara ve bu mahkemeyi şaşırtan onların Müslüman kisvesindeki propagandacılarına hitaben, fakat sizin huzurunuzda zâhiren sizin ile bir kaç söz konuşacağıma müsaade ediniz.

(Fakat ikinci gün beraat kararı, o dehşetli konuşmayı geriye bıraktı.)

Tecrid-i mutlakta ve haps-i münferide
Mevkuf
SAİD NURSÎ


* * *

Mühim Bir Suale Hakîkatlı Bir Cevaptır.

Büyük me’murlardan bir kaç zat benden sordular ki: “Mustafa Kemâl sana üç yüz lira maaş verip, Kürdistan’a ve Vilâyat-ı Şarkıye’ye, Şeyh Sinûsî yerine vâiz-i umûmî yapmak teklifini neden kabul etmedin? Eğer kabul etseydin, ihtilâl yüzünden kesilen yüz bin adamın hayatlarını kurtarmaya sebep olurdun?” dediler.

Ben de onlara cevaben dedim ki: Yirmişer-otuzar senelik hayat-ı dünyeviyeyi o adamlar için kurtarmadığıma bedel, yüz binler vatandaşa, herbirisine milyonlar sene uhrevî hayatı kazandırmaya vesile olan Risâle-i Nur, o zâyiatın yerine binler derece iş görmüş. Eğer o teklifi ben kabul etseydim, hiçbir şeye âlet olamayan ve tâbi olmayan ve sırr-ı ihlâsı taşıyan Risâle-i Nur meydana gelmezdi. Hatta ben, hapiste muhterem kardeşlerime demiştim: Eğer Ankara’ya gönderilen Risâle-i Nur’un şiddetli tokatları için beni idama mahkûm eden zatlar, Risâle-i Nur ile îmanlarını kurtarıp idam-ı ebedîden necât bulsalar, siz şahid olunuz, ben onları da ruh u cânımla helâl ederim!

Beraatimizden sonra Denizli’de beni tarassutla tâciz edenlere ve büyük âmirlerine ve polis müdüriyle müfettişlere dedim:

Səs yoxdur