Tarihçe-i Hayat | Sekizinci Kısım - Isparta Hayatı | 693
(612-740)

“Risâle-i Nur Talebeleri başkalarına benzemez; onlarla uğraşılmaz; onlar mağlûp olmazlar. Risâle-i Nur, Kur’ân’ın malıdır. Kur’ân-ı Hakimden süzülmüştür. Kur’ân ise, Arşı Ferşle bağlıyan bir zincir-i nurânîdir... Kimin haddi var ki buna el uzatsın. Risâle-i Nur, bu Anadolu’nun sinesine yerleşmiştir; hiçbir kuvvet onu söküp atamıyacaktır.”

Meşhur ve harikulâde bir eser olan “Âyet-ül-Kübra Risâlesi”nden:

“Risâle-i Nur, yalnız cüz’i bir tahribatı ve bir küçük hâneyi tamir etmiyor; belki külli bir tahribatı ve İslâmiyeti içine alan ve dağlar büyüklüğünde taşları bulunan bir muhit kal’ayı tamir ediyor. Ve yalnız husûsi bir kalbi ve has bir vicdanı ıslâha çalışmıyor; belki bin senedenberi tedârik ve terâküm eden müfsit âletlerle dehşetli rahnelenen kalb-i umûmîyi ve efkâr-ı âmmeyi ve umumun ve ba’hûsus avâm-ı mü’minînin istinatgâhları olan İslâmî esasların ve cereyanların ve şeâirlerin kısmen kırılmasiyle bozulmaya yüz tutan vicdân-ı umûmîyeyi, Kur’ânın i’câzıyla; ve geniş yaralarını, Kur’ânın ve îmanın ilâçlariyle tedavi etmeye çalışıyor. Elbette böyle küllî ve dehşetli rahnelere ve yaralara hakkalyakîn derecesinde dağlar kuvvetinde hüccetler, cihazlar ve binler tiryak hâsiyetinde mücerreb ilâçlar ve hadsiz edviyeler bulunmak gerektir.

İşte bu zamanda, Kur’ân-ı Mûcizül-Beyânın i’câz-ı ma’nevîsinden çıkan Risâle-i Nur, o vazifeyi görmekle beraber; îmanın hadsiz mertebelerinde terakkiyat ve inkişafata medâr olmuştur ve olmaktadır!..”

Aziz kardeşlerimiz, yüzlerce ulemânın susturulduğu ve dînî neşriyatın yaptırılmadığı ve Kur’ânın hakîkatlarını beyân ve tebliğ etmeye dinen muvazzaf oldukları halde cebren yaptırılmadığı ve dîn adamlarının imha edilmesi gibi dehşetli ve tarihin görmediği bir hengâmda, Kur’ân ve îman ve İslâmiyeti yıkmak plânlarının tatbik edildiği en müthiş bir devirde ve küfr-ü mutlakın ve dinsizliğin en azgın bir zamanında Bediüzzaman Said Nursî, Kur’ân ve îman ve İslâmiyetin fedakâr ve pervasız bir müdafii ve muhafızı olarak cihad-ı dîniye meydanında yegâne şahıs olarak görülmüştür. Evet, Bediüzzaman; devletlere, milletlere mukabil, değil yalnız bir yerdeki Fir’avnlara, bütün Avrupa dinsizliğine karşı tek başiyle meydan okumuş ve okuyor.

Səs yoxdur