Tarihçe-i Hayat | Sekizinci Kısım - Isparta Hayatı | 700
(612-740)

İşte bu sırr-ı ihlâstandır ki, İmâm-ı Gazâli (R.A.) gibi en meşhur İslâm hükemâlarının eserlerini tetebbû eden muhakkik ve müdakkik bir ehl-i ilim diyor ki:

Risâle-i Nur’dan okuduğum bir sahifenin bana verdiği istifade, diğer eserlerin on sahifesinden daha fazladır.

Felsefî eserlerle meşgul bir muallim:

Ben, bu kadar senedir ilmî ve felsefî eserlerle iştigal ettim. Risâle-i Nur kadar beni ikna eden ve Garp eserlerinden ve felsefeden aldığım yaraları tedavi eden ve bu zamanın ihtiyacına tam cevap veren bir eseri görmedim.

Bir edebiyatçı:

Benim aklım nursuz, kalbim mü’mindi. Risâle-i Nur, hem aklımı, hem kalbimi tenvir ve nefsimi ilzam etti. Beni, Cehennemî bir azaptan kurtardı.

Bir doktor:

Risâle-i Nur’dan istifadeye başladığım günü, hayata gözlerimi açtığım gün olarak biliyorum.

Bahtiyar bir üniversiteli:

Üstadımıza ve Risâle-i Nur’a ait bir mektubu, İstanbul’un bir yerinden bir yerine götürmek gibi bir hizmeti, mebusluğa tercih ederim.

Otuz sene evvel, ihlâslı ve faziletli ihtiyar bir ehl-i tasavvuf, Lütfü isminde bir genci göstererek: “Bu Nur talebesi benden ileridir” demiştir ki, bunlar binler itiraflardan birer nümûnedir.

Yine bu azîm sırr-ı ihlâsa binaendir ki; Risâle-i Nur talebeleri; îman ve İslâmiyet hizmetinde ağır şartlar ve kayıtlar ve tahdidatlar içinde muvaffak oluyorlar ve hayatlarını, Risâle-i Nur’a ve Üstadlarına vakfetmişler. Risâle-i Nur’u, sermaye-i ömür ve gâye-i hayat edinmişlerdir. Risâle-i Nur dâvâsı, rıza-yı İlâhî dâvâsı olduğu içindir ki, hamiyet-i İslâmiyeye mâlik mümtaz avukatlar, Risâle-i Nur’un fahrî avukatı olmak ve dindar hakperest mücahit muharrirler, dünyayı istilâ edecek Nur’un ilânında hissedar olmak şeref ve ni’metine mazhar olmuşlardır. Risâle-i Nur’un neşriyat ve fütûhatı ve te’siratı; sessiz, büyük bir ihtişamla muhteşem bir bahar mevsiminde intişar eden mevcûdât gibidir.

Səs yoxdur