İslâmiyetteki hakikatlarına muhtaç (Haşiye) yapması ile oniki küllî ve kat’î hüccetlerle risalet-i Muhammediyeye (A.S.M.) kudsî şehadet ettiği halde, acaba hiç mümkün müdür ki; sinek kanadının ve bir çiçeğin tanziminden lâkayd kalmayan bu kâinat sahibinin bu derece küllî ve geniş şehadetlerine mazhar olan risalet-i Muhammediye (A.S.M.), kâinatın manevî bir güneşi olmasın.
---------------------------------------(Haşiye) Ben bu ihtiyarlığım ve perişaniyetim içinde, Zat-ı Muhammediye’nin (A.S.M) getirdiği erzak-ı maneviyenin milyondan birisini hissetim. Elimden gelse idi, milyonlar lisanla salavatlarla ona teşekkür edecektim Şöyle ki:
Ben firaktan , zevalden çok inciniyorum. Halbuki sevdiğim dünya ve dünyeviler, münfarakatlar beni bırakıp gidiyorlar. Ben de gideceğimi biliyorum. bu pek elim ve canhıraş me’yusiyete karşı, birden saadet-i ebediye ve hayat-ı bakiye müjdesini Zat-ı Ahmediye’den (A.S.M) işitmekle kurtuluyorum ve tam teselli buluyorum. Hatta teşehhüdde i000 dediğimde ona hem biat, hem memuriyetine teslim ve itaat hem vazifesini tebrik, hem bir nevi teşekkür ve saadet-i ebediye müjdesine bir mukabeledir ki; Müslümanlar her gün beş defa bu selamı yaparlar.