aklın tek başına idrakten âciz olduğu bazı şeylerden bahsedip kemal-i ciddiyetle âleme neşr ü ilân etmesi onun sıdkına delil olduğu gibi, o mes’elenin Allah’tan olduğuna da bir bürhan olmaz mı?
Üçüncü Nükte: Malûmdur ki, medenî insanlarca malûm ve me’luf pek çok ilimler, sıfatlar, fiiller vardır ki, bedevilerce meçhul olur ve o gibi şeylerden haberleri yoktur. Binaenaleyh bilhassa geçmiş zamanlardaki bedevilerin ahvalinden bahsetmek isteyen bir adam, hayalen o zamanlara, o çöllere gidip onlar ile görüşmelidir. Zira onların ahvalini ezberden, onları görmeden muhakeme etmekle istediği malûmatı elde edemez.
Dördüncü Nükte: Ümmi bir adam, bir fennin ülemasıyla münakaşaya girişerek, beynel ülema ittifaklı olan mes’eleleri tasdik ve ihtilaflı olanları da tashih ederse; o adamın bu hârika olan hali, onun pek yüksekliğine ve onun ilminin de vehbî olduğuna delalet etmez mi?
Bu dört nükteyi gözönüne getir, Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm’a bak ki: O zât herkesçe müsellem ümmiliğiyle beraber, geçmiş enbiya ile kavimlerinin ahvallerini görmüş ve müşahede etmiş gibi Kur’anın lisanıyla söylemiştir.