acaba hiç mümkün müdür ki; sinek kanadının ve bir çiçeğin tanziminden lâkayd kalmayan bu kâinat sâhibinin bu derece küllî ve geniş şehâdetlerine mazhar olan risâlet-i Muhammediye (A.S.M.), kâinatın ma’nevî bir Güneşi olmasın.
İşte bu on beş küllî “şehâdetler”, herbiri pekçok şehâdetleri, hatta “Üçüncü Şehâdet” mu’cizat lîsaniyle bin şehâdeti ihtiva edip öyle bir kat’iyyetle ve kuvvetle “Eşhedü Enne Muhammederresulullah” olan davayı isbat ve tahakkukunu ve kıymetini ve ehemmiyetini ilân etmiş ki; her gün beş def’a âlem-i İslâm, yüzer milyon lîsanlar ile teşehhüdde o davayı kâinata ilân ettiği gibi; o davanın esası olan hakîkat-ı Muhammediye (A.S.M.), kâinatın çekirdek-i aslîsi, bir sebeb-i hilkati ve en mükemmel meyvesi olduğunu milyarlar ehl-i îman tereddüdsüz tasdik ederek kabul etmişler. Ve bu kâinatın sâhibi (Celle Celâlühü) o şahsiyet-i ma’nevîye-i Muhammediyeyi (A.S.M.) saltanat-ı rubûbiyetine bir yüksek dellâlı ve kâinat tılsımının ve hilkat muammasının bir doğru keşşafı ve lütuf ve rahmetinin bir parlak misali; ve şefkat ve muhabbetinin bir beliğ lîsanı ve âlem-i bâkideki hayat-ı dâime ve saadet-i ebediyenin en kuvvetli müjdecisi; ve elçilerinin en son ve büyüğü bir Resûl eylemiş.
Acaba bu mahiyetteki bir hakîkata kanaat etmeyen veya ehemmiyet vermeyen, ne derece hasaret ve hata ve belâhet ve cinayet ettiğini kıyas eylesin!..