Elhüccetüz Zehra | Elhüccetüz Zehra | 89
(5-97)

Ders aldıktan sonra da, “Cenâb-ı Hak Gafûr-ür Rahîm’dir, hem Cehennem pek uzaktır.” der, yine sefahetine devam edebilir. Kalbi, ruhu hissiyatına mağlûb olur. İşte Risâle-i Nur ekser muvâzeneleriyle küfür ve dalâletin dünyadaki elîm ve ürkütücü neticelerini göstermekle, en muannid ve nefisperest insanları dahi o menhus, gayr-ı meşru lezzetlerden ve sefahetlerden bir nefret verip aklı başında olanları tövbeye sevkeder. O muvâzenelerden, Altıncı, Yedinci, Sekizinci Sözlerdeki kısa muvâzeneler ve Otuz ikinci Söz’ün Üçüncü Mevkıfı’ndaki uzun muvâzene; en sefih ve dalâlette giden adamı da ürkütüyor, dersini kabul ettiriyor. Meselâ; Âyet-i Nur’da, seyahat-ı hayaliye ile hakîkat olarak gördüğüm vaziyetleri gâyet kısaca işâret edeceğiz. Tafsilini isteyen Sikke-i Gaybiye’nin âhirine baksın.

Ezcümle: O seyahat-ı hayaliyede, rızka muhtaç hayvanat âlemini gördüğüm vakit, maddî felsefe ile baktım, hadsiz, ihtiyacat ve şiddetli açlıklariyle beraber za’f ve aczleri, o zîhayat âlemini bana çok acıklı ve elîm gösterdi. Ehl-i dalâlet ve gafletin gözüyle baktığımdan feryad eyledim. Birden hikmet-i Kur’âniye ve îmanın dûrbîni ile gördüm ki: “Rahman” ismi “Rezzak” burcunda, parlak bir Güneş gibi tulû etti. O aç, biçâre zîhayat âlemini rahmet ışığıyla yaldızladı. Sonra hayvanat âlemi içinde, yavruların za’f ve acz ve ihtiyaç içinde çırpındıkları hazîn, elîm ve herkesi rikkat ve acımağa getirecek bir karanlık içinde diğer bir âlemi gördüm. Ehl-i dalâletin nazariyle baktığıma eyvah dedim. Birden îman bana bir gözlük verdi, gördüm ki: Rahîm ismi şefkat burcunda tulû etti. O kadar güzel ve şirin bir sûrette o acı âlemi sevinçli âleme çevirip ışıklandırdı ki; şekva ve acımak ve hüzünden gelen gözyaşlarımı, sevinç ve şükrün lezzetlerinden gelen damlalara çevirdi. Sonra sinema perdesi gibi insan âlemi bana göründü. Ehl-i dalâletin dûrbîni ile baktım. O âlemi o kadar karanlıklı, dehşetli gördüm ki; en derin kalbimden feryad ettim. Eyvah! dedim. Çünkü, insanlarda ebede uzanıp giden arzuları, emelleri ve kâinatı ihata eden tasavvurat ve efkârları ve ebedî beka ve saadet-i ebediyeyi ve Cennet’i gâyet ciddî isteyen himmetleri ve fıtrî isti’dâtları ve had konulmayan ve serbest bırakılan fıtrî kuvveleri ve hadsiz maksadlara müteveccih ihtiyaçları

Ses Yok