Elhüccetüz Zehra | Elhüccetüz Zehra | 92
(5-97)

İşte Cenâb-ı Hakk’a hadsiz şükürler olsun ki; bu zamanın tam yarasına bir tiryak olarak Kur’ân-ı Mu’ciz-ül Beyân’ın bir mu’cize-i ma’nevîyesi ve lemaatı bulunan Risâle-i Nur, pekçok muvâzenelerle, en dehşetli muannid mütemerridleri, Kur’ânın elmas kılıncı ile kırıyor. Ve kâinat zerreleri adedince vahdâniyet-i İlâhîyeye ve îmanın hakîkatlarına hüccetleri, delilleri gösteriyor ki; yirmi beş seneden beri en şiddetli hücumlara karşı mağlup olmayıp galebe etmiş ve ediyor. Evet Risâle-i Nur, îman ve küfür muvâzeneleri ve hidayet ve dalâlet mukayeseleri, bu mezkûr hakîkatları bilmüşahede isbat ediyor. Meselâ: YİRMİ İKİNCİ SÖZ’ün iki makamının bürhanlarına ve lem’alarına ve OTUZ İKİNCİ SÖZ’ün Birinci Mevkıfına ve OTUZ ÜÇÜNCÜ MEKTUB’un pencerelerine ve ASÂ-YI MUSA’nın on bir hüccetine, sâir muvâzeneler kıyas edilse ve dikkat edilse anlaşılır ki; bu zamanda küfr-ü mutlakı ve mütemerrid dalâletin inadını kıracak, parçalayacak Risâle-i Nur’da tecelli eden hakîkat-ı Kur’âniyedir.

İnşâallah nasıl Tılsımlar Mecmûası’nda, dinin mühim tılsımlarını ve hilkat-ı âlemin muammalarını keşfeden parçalar, o mecmûada toplanmış. Aynen öyle de, ehl-i dalâletin dünyada dahi Cehennemlerini ve ehl-i hidayetin dünyada lezaiz-i Cennetlerini gösteren ve îman Cennet’in bir ma’nevî çekirdeği ve küfür ise Cehennem zakkumunun bir tohumu olduğunu gösteren NUR’un o gibi parçaları, kısacık bir tarzda bir mecmûacık olarak yazılacak, inşâallah neşredilecek.

Said Nursî

Ses Yok