İçtihat Risalesi | İçtihat Risalesi | 47
(2-53)

“Zaruriyat-ı Diniye” denilen ve kabil-i tevil olmayan ve “Muhkemat” denilen düstûrları ise, hiç bir cihette kabil-i tebdil değildir ve medâr-ı içtihad olamaz. Onları tebdil eden,başını dinden çıkarıyor; kaidesine dâhil oluyor.

Ehl-i bid’a, dinsizliklerine ve ilhadlarına şöyle bir bahâne buluyorlar. Diyorlar ki: “Âlem-i insaniyetin müteselsil hâdisatına sebeb olan Fransız İhtilâl-i Kebîrinde, papazlara ve rüesâ-yı ruhaniyeye ve onların mezheb-i hâssı olan Katolik mezhebine hücum edildi ve tahrib edildi. Sonra çokları tarafından tasvib edildi. Firenkler dahi, ondan sonra daha ziyâde terakki ettiler?”

Elcevab: Bu kıyasın dahi, evvelki kıyaslar gibi farkı zâhirdir. Çünkü Fransızlarda, havas ve hükümet adamları elinde çok zaman Din-i Hıristiyanî, bâhusus Katolik Mezhebi; bir vâsıta-i tahakküm ve istibdâd olmuştu. Havas, o vâsıta ile nüfuzlarını avam üzerinde idâme ediyorlardı. Ve “serseri” ta’bir ettikleri avam tabakasında intibaha gelen hamiyet-perverlerini ve havas zalimlerin istibdâdına karşı hücum eden hürriyet-perverlerin mütefekkir kısımlarını ezmeye vasıta olduğundan ve dört yüz seneye yakın Firengistanda ihtilaller ile istirahat-ı beşeriyeyi bozmağa ve hayat-ı içtimâîyeyi zîr ü zeber etmeye bir sebeb telakki edildiğinden; o mezhebe, dinsizlik nâmına değil, belki Hıristiyanlığın diğer bir mezhebi nâmına hücum edildi. Ve tabaka-i avamda ve feylesoflarda bir küsmek, bir adavet hasıl olmuştu ki; ma’lûm hâdise-i tarihiye vukua gelmiştir. Halbuki Din-i Muhammedî (A.S.M.) ve şerîat-ı İslâmiyeye karşı; hiçbir mazlumun, hiçbir mütefekkirin hakkı yoktur ki, ondan şekvâ etsin. Çünkü; onları küstürmüyor, onları himaye ediyor. Tarih-i İslâm meydandadır. İslâmlar içinde bir-iki vukuattan başka dâhilî muharebe-i dîniye olmamış. Katolik Mezhebi ise, dört yüz sene ihtilâlât-ı dâhiliyeye sebeb olmuş.

Hem İslâmiyet, havastan ziyâde avamın tahassüngâhı olmuştur. Vücûb-u zekat ve hurmet-i ribâ ile; havassı, avamın üstünde müstebid yapmak değil, bir cihette hâdim yapıyor.


diyor.

Hem Kur’ân-ı Hakîm lîsaniyle



Ses Yok