Konferans | Konferans | 49
(1-57)
İşte Kur’anın bu kanun-u esasîsine irtica namını veren bedbahtlar, vahşet ve bedevilik dehşetli bir kanun-u esasîsi olarak kabul ettikleri şimdiki öylelerinin siyasetinin bir nokta-i istinadı şudur ki: “Cemaatin selâmeti için ferd feda edilir. Vatanın selâmeti için eşhasın hukuku nazara alınmaz. Devletin siyasetinin selâmeti için cüz’î zulümler nazara alınmaz.” diye, bir tek câni yüzünden bir köyü mahvetmekle bin masumun hakkını nazara almaz. Bir adamı yaralamakla binler masumu sıkıntıya vermek ve ikiyüz adamın kurşuna dizilmesini yirmi sene nazara almamak ve Birinci Harb-i Umumîde üçbin adamın câniyane siyaset hatalarıyla otuz milyon bîçare nev’-i beşer aynı harbde mahvedildiği gibi, binler misaller var.
İşte bu vahşiyane irticaın bu dehşetli zulümlerine karşı gelen Kur’an şakirdlerinin Kur’anın yüzer kanun-u esasîsinden وَلاَ تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرَى âyetinin ders verdiği kanun-u esasî ki; adalet-i hakikiye ve ittihad ve uhuvveti temin etmeğe çalışan ehl-i iman fedakârlarına “irtica” namını verip onları müttehem etmek; mel’un Yezid’in zulmünü, adalet-i Ömeriyeye tercih etmek misillü en vahşi ve zalimane bir engizisyon kanununu, beşerin en yüksek terakkiyatına ve adaletine medar olan Kur’anın mezkûr kanun-u esasîsine tercih etmek hükmündedir.
Hükûmet-i İslâmiye ile, bu memleketin selâmetine çalışan ehl-i siyaset tam dikkat etsinler. Yoksa iki üç kuvvetli cereyanın büyük muaraza etmesiyle, o kuvvetlerin muaraza sebebiyle, memleketin menfaatına sarfedilecek kuvvetleri binden bire iner. O zayıf kuvvetle ne hâkimiyetini -hattâ istibdad ile de olsa- asayiş ve emniyet-i umumiyeyi muhafazaya kâfi gelmediğinden, Fransız ihtilâl-i kebirinin tohumlarını bu mübarek memleket-i İslâmiyeye ekilmeğe yol vermektir.
Madem bu ittifaksızlıktan gelen za’fiyet ve kuvvetsizlik sebebiyle ecnebinin aldatıcı politikasına ve bir cihette ehemmiyetsiz yardımlarına karşı bu acib manevî rüşvetler veriliyor. Dörtyüz milyon kardeşin uhuvvetine ve milyarlar ecdadın mesleğine ehemmiyet verilmiyor gibi bir mana hükmediyor. Ve asayiş ve siyasete zarar gelmemek için, israfat ve ihtilafat za’fiyetiyle bol maaşlar vermeğe kendilerini mecbur zannediyorlar. Milletin fakr-ı hali nazara alınmıyor. Elbette ve elbette ve kat’î olarak şimdi bu memlekette ehl-i siyaset garba ve ecnebiye verdiği manevî rüşvetin on mislini, müsalemet-i umumiyeyi ve tam bir kuvvet bu hükûmet-i İslâmiyeye temin etmek ve ahali mabeyninde ihtilaf yerine ittihad ve tesanüdü kazanmak için âlem-i İslâm’ın istikbaldeki cemahir-i müttefikası olan dörtyüz milyon müslüman kardeşlere, memleket ve milletin selâmeti için öyle azîm bir bahşiş ve zararsız rüşvet vermek lâzım ve elzemdir.
İşte bu vahşiyane irticaın bu dehşetli zulümlerine karşı gelen Kur’an şakirdlerinin Kur’anın yüzer kanun-u esasîsinden وَلاَ تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرَى âyetinin ders verdiği kanun-u esasî ki; adalet-i hakikiye ve ittihad ve uhuvveti temin etmeğe çalışan ehl-i iman fedakârlarına “irtica” namını verip onları müttehem etmek; mel’un Yezid’in zulmünü, adalet-i Ömeriyeye tercih etmek misillü en vahşi ve zalimane bir engizisyon kanununu, beşerin en yüksek terakkiyatına ve adaletine medar olan Kur’anın mezkûr kanun-u esasîsine tercih etmek hükmündedir.
Hükûmet-i İslâmiye ile, bu memleketin selâmetine çalışan ehl-i siyaset tam dikkat etsinler. Yoksa iki üç kuvvetli cereyanın büyük muaraza etmesiyle, o kuvvetlerin muaraza sebebiyle, memleketin menfaatına sarfedilecek kuvvetleri binden bire iner. O zayıf kuvvetle ne hâkimiyetini -hattâ istibdad ile de olsa- asayiş ve emniyet-i umumiyeyi muhafazaya kâfi gelmediğinden, Fransız ihtilâl-i kebirinin tohumlarını bu mübarek memleket-i İslâmiyeye ekilmeğe yol vermektir.
Madem bu ittifaksızlıktan gelen za’fiyet ve kuvvetsizlik sebebiyle ecnebinin aldatıcı politikasına ve bir cihette ehemmiyetsiz yardımlarına karşı bu acib manevî rüşvetler veriliyor. Dörtyüz milyon kardeşin uhuvvetine ve milyarlar ecdadın mesleğine ehemmiyet verilmiyor gibi bir mana hükmediyor. Ve asayiş ve siyasete zarar gelmemek için, israfat ve ihtilafat za’fiyetiyle bol maaşlar vermeğe kendilerini mecbur zannediyorlar. Milletin fakr-ı hali nazara alınmıyor. Elbette ve elbette ve kat’î olarak şimdi bu memlekette ehl-i siyaset garba ve ecnebiye verdiği manevî rüşvetin on mislini, müsalemet-i umumiyeyi ve tam bir kuvvet bu hükûmet-i İslâmiyeye temin etmek ve ahali mabeyninde ihtilaf yerine ittihad ve tesanüdü kazanmak için âlem-i İslâm’ın istikbaldeki cemahir-i müttefikası olan dörtyüz milyon müslüman kardeşlere, memleket ve milletin selâmeti için öyle azîm bir bahşiş ve zararsız rüşvet vermek lâzım ve elzemdir.
Ses Yok