Münazarat | Münazarat | 28
(1-37)
İkinci kısım olan ehl-i tefriti gördüm. Dini bilmiyorlar, ehl-i İslâma insafsızca itiraz ediyorlar, taassubu delil gösteriyorlardı. İşte şimdi Osmanlılıktan tecerrüd edip, tamtamına Avrupa’ya temessül etmek fikrinde bulunanlar, şu kısımdandır.
Eyyühel avam! Şimdi Allah’a ısmarladık. Siz durunuz, havas ile konuşulacak bir davam var. Hükûmet ve eşraf ve İttihad Terakki’ye (mason olmayan kısmına) karşı bir mühim mes’elem var.
Ey tabaka-i havas! Biz avam ve ehl-i medrese, sizden hakkımızı isteriz.
S- Ne istersin?
C- Sözünüzü fiiliniz tasdik etmek, başkasının kusurunu kendinize özür göstermemek, işi birbirine atmamak, üzerinize vâcib olan hizmetimizde tekâsül etmemek, vasıtanızla zayi’ olan mâfâtı telafi etmek, ahvalimizi dinlemek, hacatımızla istişare etmek, bir parça keyfinizi terketmek ve keyfimizi sormak istiyoruz!
Elhasıl: Vilayat-ı Şarkıye ve ülemasının istikbalini temin etmek istiyoruz. İttihad ve terakki manasındaki hissemizi isteriz. Üzerinize hafif, yanımızda çok azîm birşey isteriz.
S- Maksadını mübhem bırakma, ne istersin?
C- Câmi-ül Ezher’in kızkardeşi olan, Medreset-üz Zehra namıyla dâr-ül fünunu mutazammın pek âlî bir medresenin, Kürdistan’ın merkezi hükmünde olan Bitlis’te ve iki refikasıyla Bitlis’in iki cenahı olan Van ve Diyarbekir’de tesisini isteriz. Emin olunuz biz Kürdler başkalara benzemiyoruz. Yakînen biliyoruz ki, içtimaî hayatımız Türklerin hayat ve saadetinden neş’et eder.
S- Nasıl? Ne gibi? Ne için?
C- Ona bazı şerait ve vâridat ve semerat vardır.
S- Şeraiti nedir?
C- Sekizdir.
Birincisi: Medrese nam me’luf ve me’nus ve cazibedar ve şevk-engiz itibarı olduğu halde büyük bir hakikatı tazammun ettiğinden rağabatı uyandıran o mübarek medrese ismiyle tesmiye.
İkincisi: Fünun-u cedideyi, ulûm-u medaris ile mezc ve derc.. ve Lisan-ı Arabî vâcib, Kürdî caiz, Türkî lâzım kılmak.
S- Şu mezcde ne hikmet var ki, o kadar tarafdarsın; daima söylüyorsun?
C- Dört kıyas-ı fasid (1) ile hasıl olan safsatanın zulmünden muhakeme-i zihniyeyi halas etmek, meleke-i feylesofanenin taklid-i tufeylaneye ettiği mugalatayı izale etmek…
S- Ne gibi?
Eyyühel avam! Şimdi Allah’a ısmarladık. Siz durunuz, havas ile konuşulacak bir davam var. Hükûmet ve eşraf ve İttihad Terakki’ye (mason olmayan kısmına) karşı bir mühim mes’elem var.
Ey tabaka-i havas! Biz avam ve ehl-i medrese, sizden hakkımızı isteriz.
S- Ne istersin?
C- Sözünüzü fiiliniz tasdik etmek, başkasının kusurunu kendinize özür göstermemek, işi birbirine atmamak, üzerinize vâcib olan hizmetimizde tekâsül etmemek, vasıtanızla zayi’ olan mâfâtı telafi etmek, ahvalimizi dinlemek, hacatımızla istişare etmek, bir parça keyfinizi terketmek ve keyfimizi sormak istiyoruz!
Elhasıl: Vilayat-ı Şarkıye ve ülemasının istikbalini temin etmek istiyoruz. İttihad ve terakki manasındaki hissemizi isteriz. Üzerinize hafif, yanımızda çok azîm birşey isteriz.
S- Maksadını mübhem bırakma, ne istersin?
C- Câmi-ül Ezher’in kızkardeşi olan, Medreset-üz Zehra namıyla dâr-ül fünunu mutazammın pek âlî bir medresenin, Kürdistan’ın merkezi hükmünde olan Bitlis’te ve iki refikasıyla Bitlis’in iki cenahı olan Van ve Diyarbekir’de tesisini isteriz. Emin olunuz biz Kürdler başkalara benzemiyoruz. Yakînen biliyoruz ki, içtimaî hayatımız Türklerin hayat ve saadetinden neş’et eder.
S- Nasıl? Ne gibi? Ne için?
C- Ona bazı şerait ve vâridat ve semerat vardır.
S- Şeraiti nedir?
C- Sekizdir.
Birincisi: Medrese nam me’luf ve me’nus ve cazibedar ve şevk-engiz itibarı olduğu halde büyük bir hakikatı tazammun ettiğinden rağabatı uyandıran o mübarek medrese ismiyle tesmiye.
İkincisi: Fünun-u cedideyi, ulûm-u medaris ile mezc ve derc.. ve Lisan-ı Arabî vâcib, Kürdî caiz, Türkî lâzım kılmak.
S- Şu mezcde ne hikmet var ki, o kadar tarafdarsın; daima söylüyorsun?
C- Dört kıyas-ı fasid (1) ile hasıl olan safsatanın zulmünden muhakeme-i zihniyeyi halas etmek, meleke-i feylesofanenin taklid-i tufeylaneye ettiği mugalatayı izale etmek…
S- Ne gibi?
Ses Yok