Sikke-i Tasdik-i Gaybi | Birinci Şua,Sekizinci Şua,Sekizinci Lema | 19
(1-68)
        Sonra yirmidokuzuncu mertebede, heybetli bir tarzda خَمَارُوخٍ يَشْرُوخٍ بِشَرْخٍ تَشَمَّخَتْ der. Yirmibeşte geçen ve sırları bilmek manasında olan تَشَمَّخَتْ kelimesini tekrar ile sâbıkan beyan ettiğimiz hârikalı Yirmidokuzuncu Söz’e kuvvetli bir karine ile işaret eder. Sonra otuzikinci mertebede surelerin ta’dadında ehemmiyetle işaret ettiği risale-i câmia olan Otuzikinci Söz’e yine nazar-ı dikkati kuvvetli celbetmek için ذَيْمُوخٍ اَشْمُوخٍ بِهِ الْكَوْنُ عُمِّرَتْ ve bir nüshada بِهِ الْكَوْنُ عُطِّرَتْ yani İsm-i Adl ve İsm-i Hakem’in tecellisiyle ve adalet ve mizanıyla ve intizam ve hikmetiyle dünya tamir edilir, tahribden kurtulur. İkinci nüsha ile o iki ismin rayiha-i tayyibesiyle ve çok hoş kokularıyla, dünya güzel kokular alır. Attar dükkânı gibi rayiha-i tayyibe verir.
        İşte İsm-i Adl ve İsm-i Hakem’in parlak bir âyineleri ve bir tefsirleri hükmünde olan Otuzikinci Söz’e parmak basıyor ve mana-yı mecazî suretinde ifade eder. ذَيْمُوخٍ kelimesinin tekrarıyla Sözler otuzüç iken bir mertebesi mektublardan ibaret olduğuna ve Otuzikinci Söz son mertebesi bulunduğuna îma eder. Ben Süryanî kelimelerinin manalarını tamamıyla bilemediğimden ve İmam-ı Gazalî (R.A.) dahi tamamıyla izah etmediğinden Hazret-i İmam-ı Ali’nin (R.A.) o kelimeler ile sair risalelere işaratını şimdilik bırakıyorum.
        Beşinci Remz: Madem Celcelutiye vahy ile Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm’a nâzil olmuş. Ve Allâm-ül Guyub’un ilmiyle ifade-i mana eder. Hem madem Celcelutiye اَقِدْ كَوْكَبِى ve تُقَادُ سِرَاجُ النُّورِ fıkralarında mana-yı mecazî ile o kasidenin hakikatını isbat eden Risale-i Nur’a sarihan ve onun onüç ehemmiyetli risalelerine işareten haber vermekle beraber, فَيَا حَامِلَ اْلاِسْمِ الَّذِى جَلَّ قَدْرُهُ de dahi o kasidenin bir esası olan َاْلاِسْمُ الْمُعَظَّمُ ile çok iştigal ve istimdad eden Risale-i Nur müellifine ve bunun onüç ehemmiyetli vakıat-ı hayatına îmaen, remzen, işareten mana-yı mecazî ile haber veriyor. Hem madem mana-yı mecazî ile ve mefhum-u işarînin murad olmasına bir zaîf karine ve bir gizli emare ve birtek münasebet kâfi geliyor. Hem madem Risale-i Nur ve risalelerine ve müellifi ve ahvaline olan işaretler birbirine karine olur. Belki mes’elenin vahdeti itibariyle umum işaretler, karineleriyle beraber her birisine kuvvetli bir karine ve kavî bir emare hükmündedir.
        Elbette diyebiliriz ki; Hazret-i İmam-ı Ali (R.A.) nasılki başta
بَدَئْتُ بِبِسْمِ اللّهِ رُوحِى بِهِ اهْتَدَتْ ❊ اِلَى كَشْفِ اَسْرَارٍ بِبَاطِنِهِ انْطَوَتْ
yani “Hazine-i esrar olan Bismillahirrahmanirrahîm ile başladım. Ruhum, onun ile o hazineyi keşfetti.” diyerek sair işaratın karinesiyle bir mana-yı işarî ve bir medlûl-ü mecazî suretinde Risale-i Nur’un Bismillahı hükmünde ve fatihası ve besmelesi ve “Bismillah”taki büyük sırrın hakikatını beyan eden ve kısa ve gayet kuvvetli Birinci Söz namında olan Bismillah Risalesi’ne îma, belki remz, belki işaret ediyor. Aynen öyle de; sair işaratın karine ve münasebetiyle ve huruf-u Kur’aniyenin esrarından bahseden ve Rumuzat-ı Semaniye namında bulunan sekiz küçük risalelerin mahiyetlerini andırır bir tarzda, ibareyi değiştirerek hurufların esrarıyla istimdad etmeğe başlaması karine-i latifesiyle muazzam dua ve münacat ve câmi’ kasem-i istimdadînin âhirlerinde ve Sözler’e ve Mektublar’a işaretten sonra بِوَاحِ الْوَحَا بِالْفَتْحِ وَالنَّصْرِ اَسْرَعَتْ fıkrasıyla Yirmidokuzuncu Mektub’un bir kısım esrar-ı huruf-u Kur’aniyeyi beyan eden Rumuzat-ı Semaniye namında sekiz küçük risalelerin en mühimleri ve feth-i Mekke ve feth-i Şam ve feth-i Kudüs ve feth-i İstanbul gibi çok fütuhat-ı İslâmiyeden gaybî haber veren Sure-i اِذَا جَاءَ نَصْرُ اللّهِ وَ الْفَتْحُ nun esrarını beyan ile, fütuhat-ı İslâmiyenin pehlivanı olan Hazret-i İmam-ı Ali’nin (R.A.) nazar-ı dikkatini celbeden Feth ve Nasr Risalesi’ne, hem Sure-i Feth’in en mühim ve en âhir âyetin beş vecih ile i’cazını beyan ve isbat ile, kahraman-ı İslâm Hazret-i İmam-ı Ali’nin (R.A.) nazar-ı dikkatini celbeden gayet kıymetli olan Âyet-i Feth Risalesi namındaki küçük bir risaleye îma belki işaret eder, itikadındayım. Böyle itikada iştirak edilmezse de itiraz edilmemeli.
        Altıncı Remz: Madem Hazret-i İmam-ı Ali (R.A.), üstad-ı kudsîsinden aldığı derse binaen, Kur’ana taalluk eden gelecek hâdisattan haber veriyor. Ve “benden sorunuz” diye müteaddid ve doğru haberleri verip bir şah-ı velayet olduğunu öyle kerametlerle isbat etmiş. Ve madem bu asırda Avrupa dinsizleri ve ehl-i dalalet münafıkları, dehşetli bir surette Kur’ana hücumu hengâmında Risale-i Nur o seyl-i dalalete karşı mukavemet edip, Kur’anın tılsımlarını keşfederek hakikatını muhafaza ediyor. Ve madem
اَقِدْ كَوْكَبِى بِاْلاِسْمِ نُورًا وَ بَهْجَةً ❊ مَدَى الدَّهْرِ وَ اْلاَيَّامِ يَا نُورُ جَلْجَلَتْ
fıkrasıyla Yirmisekizinci Lem’ada isbat edildiği gibi sarahata yakın bir surette Risale-i Nur’a işaret etmekle beraber Sure-i Nur’daki âyet-ün Nur’un Risale-i Nur’a işaretine işaret eder. Ve madem اَقِدْ كَوْكَبِى بِاْلاِسْمِ نُورًا mana ve cifirce tam tamına Risale-i Nur’a tevafuk ediyor. Elbette diyebiliriz ki; bu fıkranın akabinde:
بِآجٍ اَهُوجٍ جَلْمَهُوجٍ جَلاَلَةٍ ❊ جَلِيلٍ جَلْجَلَيُّوتٍ جَمَاهٍ تَمَهْرَجَتْ
بِتَعْدَادِ اَبْرُومٍ وَ سِمْرَازٍ اَبْرَمٍ ❊ وَ بَهْرَةِ تِبْرِيزٍ وَ اُمٍّ تَبَرَّكَتْ fıkrasıyla Risale-i Nur’un bidayette Oniki Söz namında iştihar ve intişar eden oniki küçük risalelerine اَقِدْ كَوْكَبِى karinesiyle, bu fıkradaki oniki Süryanî kelimeler onlara birer işarettir. Gerçi elimde bulunan Celcelutiye nüshası en sahih ve en mutemeddir. İmam-ı Gazalî (R.A.) gibi çok imamlar Celcelutiye’yi şerh etmişler. Fakat bu Süryanî kelimelerin manasını tam bilmediğimden ve nüshalarda ihtilaf bulunduğundan, herbirisinin vech-i işaretini ve münasebetini şimdilik bilmediğimden bırakıyorum.
Dinle
-