Sikke-i Tasdik-i Gaybi | Birinci Şua,Sekizinci Şua,Sekizinci Lema | 23
(1-68)
* * *
Otuzbirinci Mektub’un Otuzbirinci Lem’asının Otuzbir Mes’elesinden bir mes’eledir.
Bir tek cümle olan kısacık bir hadîsin beş lem’a-i i’caziyesine dair bir nüktedir. Buraya bir münasebetle girmiş.
َالْخِلاَفَةُ بَعْدِى ثَلاَثُونَ سَنَةً hadîs-i şerifin ihbar-ı gaybî nev’inden tarihçe musaddak beş lem’a-i i’caziyesi vardır.
Birincisi: Hulefa-yı Raşidîn’in hilafetleri ile Hazret-i Hasan Radıyallahü Anh’ın altı aylık hilafetinin müddeti, otuz sene olacağını ihbardır. Aynen çıkmış.
İkincisi: Otuz senelik halifeleri olan Hazret-i Ebu Bekir Radıyallahü Anh, Hazret-i Ömer Radıyallahü Anh, Hazret-i Osman Radıyallahü Anh ve Hazret-i Ali Radıyallahü Anh’ın ebcedî ve cifrî hesabları bin üçyüz yirmialtı (1326) eder ki, o tarihten sonra şerait-i hilafet daha takarrür etmedi. Hilafet-i Aliyye-i Osmaniye bitti.
Üçüncüsü: ثَلاَثُونَ kelimesi, cifr hesabı bin seksen yedi (1087) eder ki, tarihçe hilafet-i Abbasiyenin inkırazıyla hilafet-i Osmaniyenin takarrürüne kadar olan zaman-ı fetret tayyedilse bin seksen küsur kalır. Eğer nâkıs hilafetler sayılsa, ثَلاَثُونَ سَنَةً deki “sene” lafzı ilâve olur. O halde bin ikiyüz iki (1202) eder ki, “Rumuzat-ı Semaniye-i Kur’aniye Risaleleri”nde hem اِنَّا فَتَحْنَا لَكَ, hem Fatiha, hem Sure-i Nasr, hem Sure-i Alak gibi çok yerlerde aynen hilafetle beraber Devlet-i İslâmiyenin hem terakki, hem galibiyet devresi olan bin iki yüz iki (1202) tarihini gösterir. Hem nâkıs hilafetle beraber bütün müddet-i hilafet-i İslâmiye bin iki yüz ikidir ki, tam tamına tevafukla haber verir. وَ اِنِ اسْتَقَامَتْ اُمَّتِى فَلَهَا يَوْمٌ وَ اِلاَّ فَنِصْفُ يَوْمٍ Hadîsinin mu’cizane ihbar-ı gaybîsini izah eder. Yani bu hadîs kıyametten değil, belki galibane hâkimiyet-i İslâmiyeden haber veren Onsekizinci Lem’ada ve başka yerde bu hadîsin üç lem’a-i i’caziyesini beyan ettiğimden burada kısa kesiyoruz.
Dördüncüsü: اِنَّ الْخِلاَفَةَ بَعْدِى ilâ âhir.. şeddeli اِنَّ yüz bir, الْخِلاَفَة bin yüz kırkbir, بَعْدِى seksen altı eder. Yekûnü: Arabîce bin üçyüz yirmisekiz (1328) olur ve Rumice bin üçyüz yirmialtıdır (1326) ki, Hulefa-yı Raşidîn’in isimleri ikinci vecihte gösterdiği aynı tarihe ve Hürriyetin üçüncü senesindeki inkıta-i hilafetin tarihine tam tamına tevafuku, elbette o lisan-ül-gayb olan zâtın lisanında tesadüfî olamaz; belki onu da görmüş, ona da işaret etmiş.
Beşincisi: اِنَّ الْخِلاَفَة şeddeli nun bir nun sayılsa bin yüz doksaniki (1192) eder ki, aynen ثَلاَثُونَ سَنَةً cümlesinin gösterdiği gibi bin ikiyüz iki (1202) tarihine on farkla tam tevafuk ederek tam ve nâkıs bütün müddet-i hilafeti göstermesi ve yalnız “hilafet” kelimesi bin yüz onbir (1111) edip tam hilafetin müddetine tam tevafukla beraber o müddete işaret eder. ثَلاَثُون kelimesinin cifrî hesabı olan bin seksenyedi (1087) adedine, yirmidört gibi cüz’î bir farkla muvafakat etmesi, elbette ve her halde o Muhbir-i Gaybî’nin bir işaret-i gaybiyesidir ve bir nevi mu’cizat-ı gaybiyesinin bir lem’asıdır.
İşte bu kısacık hadîsin câmiiyetine, sair cevami-ül kelim olan hadîsler kıyas edilsin.
Bir tek cümle olan kısacık bir hadîsin beş lem’a-i i’caziyesine dair bir nüktedir. Buraya bir münasebetle girmiş.
َالْخِلاَفَةُ بَعْدِى ثَلاَثُونَ سَنَةً hadîs-i şerifin ihbar-ı gaybî nev’inden tarihçe musaddak beş lem’a-i i’caziyesi vardır.
Birincisi: Hulefa-yı Raşidîn’in hilafetleri ile Hazret-i Hasan Radıyallahü Anh’ın altı aylık hilafetinin müddeti, otuz sene olacağını ihbardır. Aynen çıkmış.
İkincisi: Otuz senelik halifeleri olan Hazret-i Ebu Bekir Radıyallahü Anh, Hazret-i Ömer Radıyallahü Anh, Hazret-i Osman Radıyallahü Anh ve Hazret-i Ali Radıyallahü Anh’ın ebcedî ve cifrî hesabları bin üçyüz yirmialtı (1326) eder ki, o tarihten sonra şerait-i hilafet daha takarrür etmedi. Hilafet-i Aliyye-i Osmaniye bitti.
Üçüncüsü: ثَلاَثُونَ kelimesi, cifr hesabı bin seksen yedi (1087) eder ki, tarihçe hilafet-i Abbasiyenin inkırazıyla hilafet-i Osmaniyenin takarrürüne kadar olan zaman-ı fetret tayyedilse bin seksen küsur kalır. Eğer nâkıs hilafetler sayılsa, ثَلاَثُونَ سَنَةً deki “sene” lafzı ilâve olur. O halde bin ikiyüz iki (1202) eder ki, “Rumuzat-ı Semaniye-i Kur’aniye Risaleleri”nde hem اِنَّا فَتَحْنَا لَكَ, hem Fatiha, hem Sure-i Nasr, hem Sure-i Alak gibi çok yerlerde aynen hilafetle beraber Devlet-i İslâmiyenin hem terakki, hem galibiyet devresi olan bin iki yüz iki (1202) tarihini gösterir. Hem nâkıs hilafetle beraber bütün müddet-i hilafet-i İslâmiye bin iki yüz ikidir ki, tam tamına tevafukla haber verir. وَ اِنِ اسْتَقَامَتْ اُمَّتِى فَلَهَا يَوْمٌ وَ اِلاَّ فَنِصْفُ يَوْمٍ Hadîsinin mu’cizane ihbar-ı gaybîsini izah eder. Yani bu hadîs kıyametten değil, belki galibane hâkimiyet-i İslâmiyeden haber veren Onsekizinci Lem’ada ve başka yerde bu hadîsin üç lem’a-i i’caziyesini beyan ettiğimden burada kısa kesiyoruz.
Dördüncüsü: اِنَّ الْخِلاَفَةَ بَعْدِى ilâ âhir.. şeddeli اِنَّ yüz bir, الْخِلاَفَة bin yüz kırkbir, بَعْدِى seksen altı eder. Yekûnü: Arabîce bin üçyüz yirmisekiz (1328) olur ve Rumice bin üçyüz yirmialtıdır (1326) ki, Hulefa-yı Raşidîn’in isimleri ikinci vecihte gösterdiği aynı tarihe ve Hürriyetin üçüncü senesindeki inkıta-i hilafetin tarihine tam tamına tevafuku, elbette o lisan-ül-gayb olan zâtın lisanında tesadüfî olamaz; belki onu da görmüş, ona da işaret etmiş.
Beşincisi: اِنَّ الْخِلاَفَة şeddeli nun bir nun sayılsa bin yüz doksaniki (1192) eder ki, aynen ثَلاَثُونَ سَنَةً cümlesinin gösterdiği gibi bin ikiyüz iki (1202) tarihine on farkla tam tevafuk ederek tam ve nâkıs bütün müddet-i hilafeti göstermesi ve yalnız “hilafet” kelimesi bin yüz onbir (1111) edip tam hilafetin müddetine tam tevafukla beraber o müddete işaret eder. ثَلاَثُون kelimesinin cifrî hesabı olan bin seksenyedi (1087) adedine, yirmidört gibi cüz’î bir farkla muvafakat etmesi, elbette ve her halde o Muhbir-i Gaybî’nin bir işaret-i gaybiyesidir ve bir nevi mu’cizat-ı gaybiyesinin bir lem’asıdır.
İşte bu kısacık hadîsin câmiiyetine, sair cevami-ül kelim olan hadîsler kıyas edilsin.
سُبْحَانَكَ لاَ عِلْمَ لَنَا اِلاَّ مَا عَلَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ
Dinle
-