Sikke-i Tasdik-i Gaybi | Birinci Şua,Sekizinci Şua,Sekizinci Lema | 46
(1-68)
      
* * *
          Risale-i Nur eczalarını mahkemeden alıp, bana getirip teslim eden Hâfız Mustafa’ya hitabdır.
بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ
اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّهِ وَ بَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ حُرُوفَاتِ رَسَائِلِ النُّورِ

Sen binler safalarla geldin, beni ebedî minnetdar ettin. Ve sadık arkadaşların ile Risale-i Nur’un serbestiyetine hizmetiniz o derece büyük ve kıymetdardır, değil yalnız bizi ve Risale-i Nur şakirdlerini, belki bu memleketi, belki âlem-i İslâm’ı manen minnetdar ettiniz ki; ehl-i imanın imdadına yetişmeye Risale-i Nur’un yolunu serbestçe açtınız. Ben, bir seneden beri seni ve seninle beraber Risale-i Nur’un bu serbestiyetine çalışanları, Hâfız Ali ve Hüsrev gibi Risale-i Nur’un kahramanlarıyla beraber manevî kazançlarıma ve dualarıma şerik etmişim; hem devam edecek. Buraya kadar yoldaki herbir dakika, bir gün hizmette bulunmak gibi beni minnetdar eyledin.
       Hâkim-i âdil namını alan malûm zâtı ve lehimizde onunla beraber çalışanları, bu hakikî adalete hizmetleri için âhir ömrüme kadar unutmayacağım. Altı-yedi aydır onları da aynen manevî kazançlarıma şerik ediyorum. Bana teslim ettikleri Risalelerin bir kısmını, kardeşlerime cevab vereceğim, bütününü yazsınlar, onlara hediye edeceğim. Çünki onlar, Risale-i Nur’un bundan sonraki hizmetine tam hissedardırlar. Bu mes’elede ben Denizli şehrini kendi karyeme arkadaş edip bütün emvatını ve ehl-i imanın hayatta olanlarını hem kendim, hem Risale-i Nur’un talebeleri, manevî kazançlarımıza hissedar etmeğe karar verdik. Denizli hapishanesini de, bir imtihan medresemiz telakki ediyoruz. Ve bizimle alâkadar hem Denizli’de, hem hapsinde umumuna ve hususuna ve tam adaletini gördüğümüz mahkeme heyetine çok selâm ve dualar ederiz.
Said Nursî
* * *
بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّهِ وَ بَرَكَاتُهُ
        Beşinci Nokta: Risale-i Nur, bu Anadolu memleketine belaların def’ine ehemmiyetli bir vesiledir. Sadaka nasıl belayı def’ediyor, onun intişarı ve okunması küllî bir sadaka nev’inde semavî ve arzî belaların def’ine vesile olduğu çok emareler ve çok hâdiselerle tebeyyün etmiş. Hattâ Kur’anın işaretiyle tahakkuk etmiş. Ve yazmasını ve intişarını men’etmek zamanlarında dört defa zelzelelerin başlaması ve intişarıyla durmaları ve Anadolu’da ekser yerlerde okunması, Harb-i Umumî’nin Anadolu’ya girmemesine bir vesile olduğu Sure-i وَ الْعَصْرِ işaret ettiği halde, bu iki ay kuraklık zamanında mahkemenin Risale-i Nur’un beraetine ve vatana menfaatli olduğuna dair kararını Mahkeme-i Temyiz tasdik ederek tam bir serbestiyetle Risale-i Nur’un intişarı ve okunmasını beklerken, bütün bütün aksine olarak men’edilmesi ve mahkemedeki risaleleri sahiblerine iade edildiği halde, bizi de o cihetçe konuşmaktan men’etmeleri cihetiyle, belaların def’ine vesile olan bu küllî sadaka-i maneviye belaya karşı çıkamadı, günahımız neticesi kuraklık başladı.
        Biz Risale-i Nur şakirdleri dünyaya çok ehemmiyet vermediğimizden, dünyaya yalnız Risale-i Nur için baktığımızdan, bu yağmursuzlukta dahi o noktadan bakıyoruz. İşte Denizli’de mahkemeye verilen cüz’î bir kısım Risale-i Nur, sahiblerine iadesinin aynı zamanında, burada dahi bir kısım zâtlar yazmağa başlamaları aynı vakitte, bu yağmursuzlukta bir derece rahmet yağdı, fakat Risale-i Nur’un serbestiyeti cüz’î olmasından, rahmet dahi cüz’î kaldı. İnşâallah yakında benim de risalelerim iade edilecek, tam serbest ve intişarı küllîleşecek ve rahmet dahi tam olacak. (Haşiye1)
* * *
بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ بِعَدَدِ قَطَرَاتِ الْمَطَرِ فِى لَيْلَةِ الرَّغَائِبِ
         Aziz kardeşlerim!
        Size iki puslayı Leyle-i Regaib’den altı saat evvel yazdım. “Hizb-i Nuriye” ve Hüsrev’in kâğıdı ile teslimden sonra, kat’iyyen benim kanaatimde bir nevi mu’cize-i Ahmediye olarak, iki aydan beri mütemadiyen kuraklık ve yağmursuzluk ve her tarafta daima namazlardan sonra pek çok duaların akîm kaldığı ve herkes me’yusiyetinden derd-i maişet endişesiyle kalben ağlarken, birden Leyle-i Regaib -bütün ömrümde hiç işitmediğim ve başkaları da işitmediği- üç saatte yüz defa, belki fazla tekrarla melek-i ra’dın bu yüksek ve şiddetli tesbihatıyla öyle bir rahmet yağdı ki; en muannide dahi Leyle-i Regaib’in kudsiyetini ve Hazret-i Risalet’in bir derece, bir cihette âlem-i şehadete teşrifinin umum kâinatça ve bütün asırlarda nazar-ı ehemmiyette ve Rahmeten lil’âlemîn olduğunu isbat etti ve kâinat o geceyi alkışlıyor diye gösterdi. Acaba, dualarımızda Isparta bu memleketle beraberdi, bu yağmurda hissesi var mı, merak ediyorum. Şimdiye kadar çok emarelerle Risale-i Nur bir vesile-i rahmet olmasından, bu rahmet îma eder ki, her halde bir fütuhatı perde altında vardır ve belki serbestiyetine bir işarettir. (Haşiye 2) Hem burada “Lem’alar”ın verdikleri iştiyak cihetiyle yazıcıların çoğalması, inşâallah bir nevi makbul dua hükmüne geçti.
Risale-i Nur Talebeleri namına
Evet Mehmed, Evet Ceylan
Duanıza Muhtaç Kardeşiniz
Said Nursî
* * *
بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّهِ وَ بَرَكَاتُهُ
        Aziz sıddık kardeşlerim!
        Leyle-i Mi’racın, aynı Leyle-i Regaib gibi hiç inkâr edilmez bir tarzda, bir nevi mu’cize-i Ahmediye gibi bir kerametini ve kâinatça hürmetini gözümüzle gördük. Şöyle ki:
        Nasıl evvelce yazdığımız gibi, iki ay kuraklık içinde burada hiç yağmur gelmediği, güya Leyle-i Regaib’i bekliyor gibi o mübarek gecenin gelmesiyle emsalsiz bir gürültü ile kudsiyetini burada gösterdiği gibi; aynen öyle de: O geceden beri buraya bir katre yağmur düşmediği halde, yirmi günden sonra aynen Mi’rac gecesi birdenbire öyle bir rahmet yağdı ki, dinsizlerde şübhe bırakmadı ki; Sahib-ül Mi’rac Rahmeten lil’âlemîn olduğu gibi, onun Mi’rac gecesi de bir vesile-i rahmettir. Hem ehl-i imanın imanlarını kuvvetlendirdiği gibi, me’yusiyetlerini de bir derece izale etti.
----------------------------------------------------------------
(Hâsiye1): Hem aynen öyle oldu, biz gördük.
(Haşiye 2):
Dinle
-