Zülfikar Risalesi | On Birinci Şua | 2
(1-7)

Bu sûrenin her bir âyetinin ma’naları çoktur. Yalnız ma’na-yı işârî ile beş cümlesinde dört def’a kelimesini tekrar etmek ve kuvvetli münâsebet-i ma’nevîye ile beraber dört tarzda bu asrın emsalsiz dört dehşetli ve fırtınalı maddî ve ma’nevî şerlerine ve inkılâblarına ve mübârezelerine aynı tarih ile parmak basmak ve ma’nen “bunlardan çekininiz.” emretmek, elbette Kur’ân’ın i’câzına yakışır bir irşad-ı gaybîdir.

Meselâ: Başta

cümlesi, bin üç yüz elli iki veya dört (1352-1354) tarihine hesab-ı ebcedî ve cifrîyle tevâfuk edip nev’-i beşerde en geniş hırs ve hasedle ve birinci harbin sebebiyle vukua gelmeye hazırlanan ikinci harb-i umûmîye işâret eder. Ve ümmet’i Muhammediye’ye (A.S.M.) ma’nen der: “Bu harbe girmeyiniz, ve Rabbinize iltica ediniz.”

Ve bir ma’na-yı remziyle, Kur’ân’ın hizmetkârlarından olan Risâle-i Nur şâkirdlerine husûsi bir iltifat ile onların Eskişehir hapsinden, dehşetli bir şerden aynı tarihiyle kurtulmalarına ve haklarındaki imha plânının akîm bırakılmasına remzen haber verir; ma’nen “İstiaze ediniz” emreder gibi bir remz verir.

Hem meselâ:

cümlesi -şedde sayılmaz- bin üç yüz altmış bir (1361) ederek bu emsâlsiz harbin merhametsiz ve zâlîmane tahribatına rûmî ve hicrî tarihiyle parmak bastığı gibi; aynı zamanda bütün kuvvetleriyle Kur’ân’ın hizmetine çalışan Nur Şâkirdlerinin geniş bir imha plânından ve elîm ve dehşetli bir belâdan ve Denizli hapsinden kurtulmalarına tevâfukla, bir ma’na-yı remzî ile onlara da bakar. “Halk’ın şerrinden kendinizi koruyunuz.” gizli bir îma ile der.

Hem meselâ:

cümlesi -şeddeler sayılmaz- bin üç yüz yirmi sekiz (1328); eğer şeddedeki (lâm) sayılsa, bin üç yüz elli sekiz (1358) adediyle bu umûmî harbleri yapan ecnebi gaddarların, hırs ve hased ile bizdeki Hürriyet İnkılâbı’nın Kur’ân lehindeki neticelerini bozmak fikri ile tebeddül-ü saltanat ve Balkan ve İtalyan Harbleri ve Birinci Harb-i umûmî’nin patlamasıyla maddî ve ma’nevî şerlerin, siyasî diplomatların radyo diliyle herkesin kafalarına sihirbaz ve zehirli üflemeleriyle ve mukadderat-ı beşerin düğme ve ukdelerine gizli plânlarını telkin etmeleriyle bin senelik medeniyet terakkiyatını vahşiyane mahveden şerlerin vücûda gelmeye hazırlanmaları tarihine tevâfuk ederek,

’in tam ma’nasına tetabuk eder.

Hem meselâ:

cümlesi -şedde ve tenvin sayılmaz- yine bin üç yüz kırk yedi (1347) edip, aynı tarihte,

Ses Yok