BEKİR YANIKSAZ
1927 senesinde Isparta'da doğdu. 1935'te Bediüzzaman ve Nur Talebeleri'nin zulmen elleri bağlanarak Eskişehir hapishanesine götürülüşünü Isparta'da masum gözyaşlarıyla, bir çocuk olarak seyretmişti.
"Üstad hayatımı kurtardı"
"Adım Bekir Yanıksaz. 1927 Isparta doğumluyum. Üstadı ilk hatırladığım 1935 senesi içinde eski adı Tekke mahallesi, yeni adı Turan mahallesinde oturuyorduk. Üstad Hazretleri ise, yanımızdaki mahalle olan Yayla mahallesinde İntibahçı Şükrü Bey'in evinde oturur ve at üzerinde bizim mahalleden geçerken, kendisini görürdüm.
"Yine o yıllar ağabeyim bir suçtan cezaevine düşmüştü. O zamanlar tutuklulara yemek, cezaevince verilmezdi. Biz de ağabeyime yemeğini dışardan götürürdük. Ben küçük olduğumdan ağabeyimin yemeğini kontrol edildikten sonra, içeri kadar götürürdüm.
"Bir gün yine yemeğini içeri götürdüğümde,. Üstad Hazretleri de cezaevinde idi. Yalnız Üstad mahkumlardan ayrı olarak üst katta sarığı ve cübbesi ve elinde tesbihi gezerken, bana doğru ellerini dua, biraz sonra da tekbir getirir tarza getirerek dua etmemizi ve namaz kılmamızı işaret etmişti. Cezaevi ile mahkeye yakın olduğundan, duruşma günü iki sıra asker, cezaevi ile mahkeme arasında dizilir, halk yaklaştırılmaz, jandarmalar arasında mahkemeye Üstad çıkarılırdı. Sonra da Eskişehir'e gönderilmişti.
"Ben delikanlı yıllarımda fabrikada çalışırken, yine bir gece vardiyesinden sonra sabah eve giderken, İstasyon caddesinde güneş Sav köyü tarafından yeni kızarıyor, yıl 1951. Kimsecikler yok. Aniden Üstad ile yine sarıklı ve cübbeli karşılaştık .Ben hemen durdum. Tabii o anda bütün vücudum ter içinde kaldı. Selâm verdim, selâmımı aldı. Eğridir tarafına doğru yalnız gidiyordu. Ben eve doğru yürümeye başladığımdan sanki Üstad ensemden tutacakmış gibi heyecanlanıyordum.
***
"Son olarak da l959 yılında bir bahar günü Isparta'nın en güzel mesire yeri olan Ayazma'ya dört arkadaşımla gittim. Allah günahlarımızı affetsin, içki malzemeleri ve yiyecekleri serdik, içiyorduk. O sırada üstadın arabası geldi, bizi gördüler. Biraz suya uzakta durup acele ile talebesi indi, elinde şimdi hatırlamayacağım bir kapla su doldurmaya giderken, ben arkadaşlara, 'Arkadaş, Üstadı değil Türkiye, dünya tanıyor, ben gidip soracağım, halim ne olacak?' diye kalkıp giderken, Üstadın talebeleri tabii bana mani olarak, gitmememi, yaklaşmamamı söylerken, o sırada birden Üstadın arkadaki camı açıldı ve ben arabanın yanına yaklaştığımda, Üstad arabanın arkasında yatıyor, üzerinde de yorganı vardı, gerçekten hasta idi. Ben kendilerine 'Üstadım, benim halim ne olacak? dediğimde 'iyi olacak iyi' dedi ve araba bizim oradan uzaklaştı.
"Allah razı olsun, gerçekten iyi oldu. Şükür, namazıma başladığım gibi, hac farizamı da yerine getirdim.
"Risale-i Nurlar; Üstad Hazretlerinin dua ve himmetiyle bizleri kurtardı.
"Çok şükür Allah'a, evlatlarım da doğru yolda.
"Allah Üstad'ın mekânını ve makamını nur eylesin. Sayesinde maddî manevî nur içinde ömrümüz geçmektedir."