Bu hükûmet zaman-ı istibdadda akla husumet ederdi. Şimdi de hayata adavet ediyor. Eğer hükûmet böyle olursa; yaşasın cünun, yaşasın mevt!.. Zalimler için de yaşasın Cehennem!.. Ben zâten bir zemin istiyordum ki, efkârımı onda beyan edeyim. Şimdi bu Divan-ı Harb-i Örfî iyi bir zemin oldu.
Bidayetlerde herkesten sual olunduğu gibi, Divan-ı Harb’de bana da sual ettiler: "Sen de şeriatı istemişsin?"
Dedim: Şeriatın bir hakikatına, bin ruhum olsa feda etmeğe hazırım! Zira şeriat, sebeb-i saadet ve adâlet-i mahz ve fazilettir. Fakat ihtilâlcilerin isteyişi gibi değil.
Hem de dediler: İttihad-ı Muhammediye’ye (A.S.M.) dâhil misin?
Dedim: Maal’iftihar! En küçük efradındanım. Fakat benim târif ettiğim vecihle... Ve o ittihaddan olmayan, dinsizlerden başka kimdir? Bana gösteriniz.
İşte o nutku şimdi neşrediyorum. Tâ ki, Meşrutiyeti lekeden ve ehl-i şeriatı me’yusiyetten