etmesin. Neme lâzım demediğimden cinayet işledim ki, bu mahkemeye girdim...
İKİNCİ CİNAYET: Ayasofya’da, Bayezid’de, Fatih’te, Süleymaniye’de umum ulemâ ve talebeye hitaben müteaddid nutuklar ile şeriatın ve müsemmâ-yı meşrutiyetin münasebet-i hakikiyesini izah ve teşrih ettim. Ve mütehakkimane istibdadın, şeriatla bir münasebeti olmadığını beyan ettim. Şöyle ki:
hadîsinin sırrıyla; şeriat âleme gelmiş, tâ istibdadı ve zalimane tahakkümü mahvetsin.
Herhangi bir nutuk irad ettim ise; herbir kelimesine kimsenin bir itirazı varsa, bürhan-ı kat’î ile isbata hazırım. Ve dedim ki: "Asıl şeriatın meslek-i hakikîsi, hakikat-ı meşrutiyet-i meşrûadır." Demek meşrutiyeti, delâil-i şer’iye ile kabul ettim. Başka medeniyetçiler gibi, taklidî ve hilâf-ı şeriat telakki etmedim. Ve şeriatı rüşvet vermedim. Ve ülemâ ve şeriatı, Avrupa’nın zunûn-u fâsidesinden iktidarıma göre kurtarmağa çalıştığımdan cinayet ettim ki, bu tarz muamelenizi gördüm...