Divan-i Harbi Örfi | Divanı Harbi Örfi | 5
(3-81)

Eserin kırkbeş sene evvelki tab’ındaki ifade-i naşir

Ahmed Ramiz der:

Üçyüz yirmiüç senesi zarfında idi ki; Şark’ın yalçın, sarp, âhenîn mâverâ-i şevâhik-ı cibalinde tulû’ etmiş Said Nursî isminde nevadir-i hilkatten mâdud bir ateşpâre-i zekânın İstanbul âfâkında rü’yet edildiği haberi etrafa aksetmiş ve fıtraten mütecessis olan bazı kimseler o hârika-i fıtratı peyapey gördükçe, mâder-i hilkatin hazâin-i lâ-tefnasındaki sehaveti bir türlü hazmedemeyenler, Şarkî Anadolu kıyafetinde, o şal ve şalvar altında, öyle bir kanun-u dehânın ihtifa edebileceğini bir türlü anlayamayarak, bir kısım adamlar ona, ’’mecnun’’ demişlerdi.

Said Nursî filvâki ifrat-ı zekâ itibariyle hudud-u cünunda idi. Fakat öyle bir cünun ki; "onun ulvî ruh ve kemal-i aklına işarettir" diye bir zât şu mısralarında tercümân-ı zîşanı olmuştur:

Ses Yok