Divan-i Harbi Örfi | Divanı Harbi Örfi | 76
(3-81)

Lâsiyyema şu memalik-i Osmaniye umum enbiyanın mahall-i zuhuru ve devlet-i mütemeddine-i salifenin mehd-i teşekkülü ve şems-i İslâmiyetin maşrık-ı tulûu olduğundan, insanların fıtratlarında ektikleri bu üç istidadat-ı kemal bu hürriyetin yağmuru ile neşv ü nema bulsa, herkesin istidadı ve fikr-i münevverinin dal ve budakları şecere-i tûbâ gibi her tarafa açacaktır. Ve şarkın garba nisbetini, seherin guruba nisbeti gibi edecektir. Eğer sûs-ü ataletle ve sümum-u ağraz ile kurutulmazsa.

Dördüncü Hakikat: Şeriat-ı Garra Kelâm-ı Ezelî’den geldiğinden ebede gidecektir. Zira şecere-i meyl-ül istikmal-i âlemin dalı olan insandaki meyl-üt terakkinin mahsul ve semeresi olan istidadın telahuk-u efkârla hasıl olan netaicinin teşerrüb ve tegaddi ile büyümesi nisbetinde, Şeriat-ı Garra aynen maddî zîhayat gibi tevessü’ ve intibak edeceğinden ezelden gelip ebede gideceğine bürhan-ı bahirdir. Asr-ı Saadet olan sadr-ı evvelin hürriyet ve adalet ve müsavatı bahusus o zamanda delil-i kat’îdir ki, Şeriat-ı Garra müsavatı ve adaleti ve hakikî hürriyeti cemi’ revabıt ve levazımatıyla câmi’dir. İmam-ı Ömer (R.A.), İmam-ı Ali (R.A.) ve Salahaddin-i Eyübî âsârı bu müddeaya delil-i alenîdir. Buna binaen kat’iyyen hükmediyorum: Şimdiye kadar noksaniyetimiz ve tedenniyatımız, sû’-i ahvalimiz dört sebebden gelmiş:

Ses Yok