Eski zamanda iki kardeş, uzun bir seyahate beraber gidiyorlar. Gitgide tâ yol ikileşti. O iki yol başında ciddî bir adamı gördüler. Ondan sordular: “Hangi yol iyidir?” O dahi onlara dedi ki: “Sağ yolda kanun ve nizâma tebaiyyet mecbûriyyeti vardır. Fakat, o külfet içinde bir emniyet ve saadet vardır. Sol yolda ise, serbestiyyet ve hürriyet vardır. Fakat o serbestiyyet içinde bir tehlike ve şekavet vardır. Şimdi intihaptaki ihtiyar sizdedir.”
Bunu dinledikten sonra güzel huylu kardeş sağ yola
deyip gitti ve nizâm ve intizâma tebaiyyeti kabûl etti. Ahlâksız ve serseri olan diğer kardeş, sırf serbestlik için sol yolu tercih etti. Zâhiren hafif, mânen ağır vaziyette giden bu adamı hayâlen takib ediyoruz:
İşte bu adam, dereden tepeden aşıp, git gide tâ hâlî bir sahraya girdi. Birden müthiş bir sadâ işitti. Baktı ki: Dehşetli bir arslan, meşelikten çıkıp ona hücum ediyor. O da kaçtı. Tâ altmış arşın derinliğinde susuz bir kuyuya rastgeldi.