Asa-yı Musa | Altıncı Mesele | 25
(23-26)

Rahmaniyyede bir lâmba ve soba olan Güneşimizin yanmasının devamı için, her gün küre-i arzın denizleri kadar gazyağı ve dağları kadar kömür veya bin arz kadar odun yığınları lâzımdır ki sönmesin. Ve onu ve onun gibi ulvî yıldızları gazyağsız, odunsuz, kömürsüz yandıran ve söndürmeyen ve beraber ve çabuk gezdiren ve birbirine çarptırmayan bir nihayetsiz kudreti ve saltanatı, ışık parmaklariyle gösteren bu kâinat şehr-i muhteşemindeki dünya sarayının elektrik lâmbaları ve idareleri ne derece o misâlden daha büyük, daha mükemmeldir. O derecede −sizin okuduğunuz veya okuyacağınız fenn-i elektrik mikyasiyle− bu meşher-i a’zam-ı kâinatın Sultan’ını, Münevvir’ini, Müdebbir’ini, Sâni’ini, o nurânî yıldızları şâhid göstererek tanıttırır. Tesbihatla, takdisatla sevdirir, perestiş ettirir.

Hem meselâ, nasılki bir kitab bulunsa ki: Bir satırında bir kitap ince yazılmış ve herbir kelimesinde ince kalemle bir sûre-i Kur’âniye yazılmış, gâyet ma’nidar ve bütün mes’eleleri birbirini teyid eder ve kâtibini ve müellifini fevkalâde meharetli ve iktidarlı gösteren bir acîp mecmûa, şeksiz, gündüz gibi kâtib ve musannifini kemâlâtiyle, hünerleriyle bildirir, tanıttırır. Mâşâallah, Bârekâllah cümleleriyle takdir ettirir. Aynen öyle de: Bu kâinat kitab-ı kebîri ki, birtek sahifesi olan zemîn yüzünde ve birtek forması olan baharda, üç yüz bin ayrı ayrı kitablar hükmündeki üç yüz bin nebatî ve hayvanî tâifeleri beraber, birbiri içinde, yanlışsız hatasız, karıştırmıyarak, şaşırmıyarak, mükemmel, muntazam ve ba’zan ağaç gibi bir kelimede bir kasideyi ve çekirdek gibi bir noktada bir kitabın tamam bir fihristesini yazan bir kalem işlediğini gözümüzle gördüğümüz bu nihayetsiz ma’nidar ve her kelimesinde çok hikmetler bulunan şu mecmûa-i kâinat ve bu mücessem Kur’ân-ı Ekber-i Âlem, mezkûr misâldeki kitabdan ne derece büyük ve mükemmel ve ma’nidar ise, o derecede −sizin okuduğunuz fenn-i hikmetül eşya ve mektebde bilfiil mübaşeret ettiğiniz fenn-i kıraat ve fenn-i kitâbet, geniş mikyaslariyle ve dûrbîn gözleriyle− bu kitab-ı kâinatın nakkaşını, kâtibini hadsiz kemâlâtiyle tanıttırır. Allahu Ekber cümlesiyle bildirir, Sübhânallah takdisiyle tarif eder. Elhamdülillâh senâlariyle sevdirir.

İşte bu fenlere kıyâsen, yüzer fünundan herbir fen, geniş mikyasiyle ve husûsi âyinesiyle ve dûrbînli gözüyle ve ibretli nazariyle bu kâinatın Hâlık-ı Zülcelâl’ini esmâsiyle bildirir. Sıfâtını, kemâlâtını tanıttırır.

Səs yoxdur