Asa-yı Musa | Yedinci Mesele | 35
(27-39)

zerrecik ve küçücük kutucukların içine koyup, Hafîz-i Zülcelâl’in dest-i hikmetine teslim eder.
ismini hadsiz dillerle kâinat yüzünde okur.

Ve bu ağacın zâhiri ise, haşrin üç yüz bin misâllerini ve emârelerini gösteren üç yüz bin küllî ve çeşit çeşit çiçekler açıp hadsiz Rahmaniyyet ve Rezzâkıyyet ve Rahîmiyyet ve Kerîmiyyet sofralarını sererek zîhayatlara ziyafetler vermekle
ismini meyveleri, çiçekleri, taamları sayısınca lîsanlariyle zikredip medh ü senâ eder, gündüz gibi
hakîkatını gösterir.

Bu haşmetli ağacın bâtını ise, hadsiz ve hesaba gelmez muntazam makineleri ve mîzanlı fabrikaları kemâl-i dikkat ve intizamla işlettiren öyle bir kazan ve tezgâhtır ki, bir dirhemden bin batman taamları pişirir, açlara yetiştirir. Ve öyle bir mîzan ve dikkatle işler ki, zerre kadar tesâdüfün karışmasına bir yer bırakmıyor.ismini zemînin iç yüzüyle yüz bin dil ile tesbih eden ba’zı melâike gibi yüz bin tarzlarda i’lân edip isbat eder.

Hem arz; senevî hayatı haysiyetiyle bir ağaç olduğu ve o dört isim içinde Hafîziyyeti ve onunla haşir kapısına bir anahtar yaptığı gibi, aynen öyle de, dehrî ve dünya hayatı cihetiyle yine meyveleri âhiret pazarına gönderilen bir muntazam ağaçtır. Ve o dört isme öyle bir mazhar, bir âyine ve âhirete giden bir yol açar ki; genişliğini ihâtaya ve ta’bire aklımız kâfi gelmiyor. Yalnız bu kadar deriz: Nasılki bir saatin saniyeleri ve dakikaları ve saatleri ve günleri sayan haftalık saatin milleri birbirine benzer, birbirini isbat eder. Saniyelerin hareketini gören, sâir çarkların hareketlerini tasdik etmeğe mecbûr olur. Aynen öyle de; semavât ve arzın Hâlık-ı Zülcelâli’nin bir saat-ı ekberi olan bu dünyanın saniyelerini sayan günler ve dakikalarını hesab eden seneler ve saatlerini gösteren asırlar ve günlerini bildiren devirler birbirine benzer, birbirini isbat eder.

Səs yoxdur