Ve bu gecenin sabahı ve bu kışın baharı kat’iyyetinde fâni dünyanın karanlıklı kışının
bâkî bir baharı ve sermedî bir sabahı geleceğini hadsiz emârelerle haber verir diye, Hafîz ismi ile
isimleri, biz Hâlık’ımızdan sorduğumuz haşir mes’elesine, mezkûr hakîkatla cevab veriyorlar.
Hem mâdem gözümüzle görüyoruz ve aklımızla anlıyoruz ki: İnsan şu kâinat ağacının en son ve en cem’iyyetli meyvesi ve hakîkat-ı Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâm cihetiyle çekirdek-i aslîsi; ve kâinat Kur’ân’ının âyet-i kübrâsı ve İsm-i Â’zamı taşıyan âyetel kürsisi ve kâinat sarayının en mükerrem misafiri ve o saraydaki sâir sekenelerde tasarrufa me’zun en fa’al me’muru ve kâinat şehrinin zemîn mahallesinin bahçesinde ve tarlasında, vâridat ve sarfiyatına ve zer’ ve ekilmesine nezârete me’mur ve yüzer fenler ve binler san’atlarla techiz edilmiş en gürültülü ve mes’uliyetli nâzırı; ve kâinat ülkesinin arz memleketinde, Pâdişâh-ı Ezel ve Ebed’in gâyet dikkat altında bir müfettişi, bir nev’i halife-i arzı ve cüz’î ve küllî harekâtı kaydedilen bir mutasarrıfı ve semâ ve arz ve cibâlin kaldırmasından çekindikleri emanet-i kübrâyı omuzuna alan ve önüne iki acib yol açılan, bir yolda zîhayatın en bedbahtı ve diğerinde en bahtiyarı, çok geniş bir ubûdiyetle mükellef bir abd-i küllî ve kâinat Sultanının İsm-i Â’zamına mazhar ve bütün esmâsına en câmi’ bir âyinesi ve hitabat-ı Sübhâniyesine ve konuşmalarına en anlayışlı bir muhatab-ı hassı ve kâinatın zîhayatları içinde en ziyâde ihtiyaçlısı ve hadsiz fakriyle ve aczi ile beraber hadsiz maksadları ve arzuları ve nihayetsiz düşmanları ve onu inciten zararlı şeyleri bulunan bir biçâre zîhayatı ve isti’dâdca en zengini ve lezzet-i hayat cihetinde en müteellimi ve lezzetleri dehşetli elemlerle âlûde ve bekaya en ziyâde müştak ve muhtaç ve en çok lâyık ve müstehak ve devamı ve saadet-i ebediyeyi hadsiz duâlarla isteyen ve yalvaran ve bütün dünya lezzetleri ona verilse, onun bekaya karşı arzusunu tatmin etmeyen ve ona ihsânlar eden Zât’ı perestiş derecesinde seven ve sevdiren ve sevilen çok hârika bir mu’cize-i Kudret-i Samedaniye ve bir acube-i hilkat ve kâinatı içine alan ve ebede gitmek için yaratıldığına bütün cihâzât-ı insaniyesi şehâdet eden.. böyle yirmi küllî hakîkatlar ile Cenâb-ı Hakk’ın Hak ismine bağlanan ve en küçük zîhayatın en cüz’î ihtiyacını gören ve niyâzını işiten ve fiilen cevabveren Hafîz-i Zülcelâl’in,