Asa-yı Musa | Birinci Hücceti İmaniye | 101
(99-142)

Zemîn ile âsuman ortasında muâllâkta durdurulan bulut, gâyet hakîmane ve rahîmâne bir tarzda zemîn bahçesini sular ve zemîn ahalisine âb-ı hayat getirir ve harareti −yâni yaşamak ateşinin şiddetini− ta’dil eder ve ihtiyaca göre her yerin imdâdına yetişir. Ve bu vazifeler gibi çok vazifeleri görmekle beraber, muntazam bir ordunun acele emirlere göre görünmesi ve gizlenmesi gibi, birden cevvi dolduran o koca bulut dahi gizlenir, bütün eczaları istirahata çekilir, hiçbir eseri görülmez. Sonra “Yağmur başına arş!” emrini aldığı anda; bir saat, belki birkaç dakika zarfında toplanıp cevvi doldurur, bir kumandanın emrini bekler gibi durur.

Sonra o yolcu, cevdeki rüzgâra bakar görür ki: Hava o kadar çok vazifelerle gâyet hakîmane ve kerîmane istihdam olunur ki, güya o câmid havanın şuursuz zerrelerinden herbir zerresi; bu kâinat sultanından gelen emirleri dinler; bilir ve hiçbirini geri bırakmayarak, o kumandanın kuvvetiyle yapar ve intizamla yerine getirir bir vaziyetle zemînin bütün nüfuslarına nefes vermek ve zîhayata lüzumu bulunan hararet ve ziya ve elektrik gibi maddeleri ve sesleri nakletmek ve nebâtâtın telkîhine vasıta olmak gibi çok küllî vazifelerde ve hizmetlerde, bir dest-i gaybî tarafından gâyet şuurkârâne ve alîmâne ve hayatperverâne istihdam olunuyor...

Sonra yağmura bakıyor, görür ki: O latif ve berrak ve tatlı ve hiçten ve gaybî bir hazine-i rahmetten gönderilen katrelerde o kadar rahmanî hediyeler ve vazifeler var ki; güya rahmet, tecessüm ederek katreler sûretinde hazine-i Rabbânîyyeden akıyor ma’nasında olduğundan, yağmura “rahmet” nâmı verilmiştir.

Sonra şimşeğe bakar ve ra’dı (gök gürültüsü) dinler, görür ki; pek acîb ve garîb hizmetlerde çalıştırılıyorlar.

Sonra gözünü çeker, aklına bakar, kendi kendine der ki: “Atılmış pamuk gibi bu câmid, şuursuz bulut; elbette bizleri bilmez ve bize acıyıp imdâdımıza kendi kendine koşmaz ve emirsiz meydana çıkmaz ve gizlenmez; belki gâyet Kadir ve Rahîm bir kumandanın emriyle hareket eder ki, bir iz bırakmadan gizlenir ve def’aten meydana çıkar, iş başına geçer ve gâyet fa’l ve müteâl ve gâyet cilveli ve haşmetli bir Sultan’ın fermaniyle ve kuvvetiyle vakit bevakit cevv âlemini doldurup, boşaltır ve mütemâdiyen, hikmetle yazar ve paydos ile bozar tahtasına ve mahv ve isbat levhasına ve haşir ve kıyamet sûretine çevirir;

Səs yoxdur