ve gâyet lütufkâr ve ihsânperver ve gâyet keremkâr ve Rubûbiyyetperver bir Hâkim-i Müdebbir’in tedbiriyle rüzgâra biner ve dağlar gibi yağmur hazinelerini bindirir, muhtaç olan yerlere yetişir. Güya onlara acıyıp ağlayarak, göz yaşlariyle onları çiçeklerle güldürür, Güneşin şiddet-i ateşini serinlendirir ve sünger gibi bahçelerine su serper ve zemîn yüzünü yıkar, temizler.”
Hem o meraklı yolcu kendi aklına der: “Bu câmid, hayatsız, şuursuz, mütemâdiyen çalkalanan, kararsız, fırtınalı, dağdağalı, sebatsız, hedefsiz şu havanın perdesiyle ve zâhirî sûretiyle vücûda gelen yüz binler hakîmane ve rahîmane ve san’atkârane işler ve ihsânlar ve imdâdlar bilbedâhe isbat eder ki: Bu çalışkan rüzgârın ve bu cevval hizmetkârın kendi başına hiçbir hareketi yok, belki gâyet Kadîr ve Alîm ve gâyet Hakîm ve Kerîm bir âmirin emriyle hareket eder. Güya herbir zerresi, herbir işi bilir ve o âmirin herbir emrini anlar ve dinler bir nefer gibi, hava içinde cereyan eden herbir emr-i Rabbânîyi dinler, itâat eder ki; bütün hayvânâtın teneffüsüne ve yaşamasına ve nebâtâtın telkîhine ve büyümesine ve hayatına lüzumlu maddelerin yetiştirilmesine ve bulutların sevk ve idaresine ve ateşsiz sefinelerin seyr ü seyahatına; ve bilhassa seslerin ve bilhassa telsiz telefon ve telgraf ve radyo ile konuşmaların îsaline; ve bu hizmetler gibi umûmî ve küllî hizmetlerden başka, azot ve müvellidülhumuza (oksijen) gibi iki basit maddeden ibaret olan havanın zerreleri birbirinin misli iken zemîn yüzünde yüz binler tarzda bulunan Rabbânî san’atlarda kemâl-i intizam ile bir dest-i hikmet tarafından çalıştırılıyor görüyorum.”
Demek,âyetinin tasrihiyle, rüzgârın tasrifiyle, hadsiz Rabbânî hizmetlerde isti’mal; ve bulutların teshiriyle, hadsiz Rahmanî işlerde istihdam; ve havayı o sûrette îcad eden, ancak Vâcibü’l-Vücûd ve Kadir-i Külli Şey ve Âlim-i Külli Şey, bir Rabb-i Zülcelâli Ve-l İkram’dır der, hükmeder.
Sonra yağmura bakar, görür ki:
Yağmurun taneleri sayısınca menfaatler ve katreleri adedince rahmânî cilveler ve reşhaları mikdarınca hikmetler, içinde bulunuyor. Hem o şirin ve latif ve mübârek katreler o kadar muntazam ve güzel halkediliyor ki, husûsan yaz mevsiminde gelen dolu o kadar mîzan ve intizam ile gönderiliyor ve iniyor ki, fırtınalar ile çalkanan ve büyük şeyleri çarpıştıran