Asa-yı Musa | Beşinci Hücceti İmaniye | 188
(181-189)

ve kudsî dersler ve ta’limatla bütün ehl-i aklın kulaklarını kendine çevirecek bir Kur’ân-ı Azîmüşşan’la, o Sâni-i Hakem-i Hakîm’in makasıd-ı İlâhîyyesini en güzel bir sûrette gösterecek.. ve bütün hikmetlerinin tezahürüne ve tezahürat-ı cemâliyye ve celâliyyesine karşı en ekmel bir mukabele edecek bir Zât, Güneş’in vücûdu gibi bu kâinata lâzımdır, zarûridir. Ve öyle eden ve en ekmel bir sûrette o vazifeleri yapan, bilmüşahede Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’dır. Öyle ise; Güneş ziyayı, ziya gündüzü istilzâm ettiği derecede; kâinattaki hikmetler, Risâlet-i Ahmediyeyi (A.S.M.) istilzâm eder.

Evet nasılki: İsm-i Hakîm’in cilve-i a’zamı ile, a’zamî derecede Risâlet-i Ahmediyeyi iktiza ediyor; öyle de Esmâ-i Hüsnâdan Allah, Rahman, Rahîm, Vedud, Mün’im, Kerîm, Cemîl, Rab gibi çok isimlerin herbiri, kâinatta görünen bir cilve-i a’zamla, a’zamî derecede ve mertebe-i kat’iyyette Risâlet-i Ahmediyeyi (A.S.M.) istilzâm ederler.

Meselâ: İsm-i Rahman’ın cilvesi olan rahmet-i vasia, o Rahmeten lil-âlemîn ile tezahür eder. Ve İsm-i Vedûd’un cilvesi olan tahabbüb-ü İlâhî ve taarrüf-ü Rabbânî, O Habib-i Rabb-ül Âlemîn ile netice verir, mukabele görür. Ve İsm-i Cemîl’in bir cilvesi olan bütün cemâller; yâni cemâl-i Zât, cemâl-i Esmâ, cemâl-i San’at, cemâl-i masnûat dahi, O Âyine-i Ahmediyede görülür, gösterilir. Ve haşmet-i Rubûbiyyet ve saltanat-ı Ulûhiyyetin cilveleri dahi, o dellâl-ı saltanat-ı Rubûbiyyet olan Zât-ı Ahmediyenin Risâletiyle bilinir, görünür, anlaşılır, tasdik edilir. Ve hâkeza... Bu misâller gibi ekser esmâ-i hüsnânın herbiri, Risâlet-i Ahmediyeye birer parlak bürhandır.

Elhâsıl: Mâdem, kâinat mevcûddur ve inkâr edilmiyor; elbette kâinatın renkleri, zînetleri, ışıkları, ziyaları, san’atları, hayatları, rabıtaları hükmünde olan hikmet, inâyet, rahmet, cemâl, nizam, mîzan, zînet gibi meşhud hakîkatlar, hiçbir cihetle inkâr edilmez. Mâdem o sıfatların, fiillerin inkârı mümkün değildir; elbette o sıfatların mevsûfu ve o fiillerin fâili ve o ziyaların Güneşi olan Zât-ı Vâcibü’l-Vücûd, Hakîm, Kerîm, Rahîm, Cemîl, Hakem, Adl dahi hiçbir cihetle inkâr edilmez ve inkârı kabil olmaz.

Səs yoxdur