Asa-yı Musa | Sekizinci Hücceti İmaniye | 197
(196-212)

Böyle intizamiyle senin mevcûdiyetine işâret ve delâlet etmesin. Ve hiçbir ecrâm-ı semâvîye yoktur ki; sükûtuyla gürültüsüz vazife görerek direksiz durmalariyle, senin Rubûbiyyetine ve Vahdetine şehâdeti ve işâreti olmasın. Ve hiçbir yıldız yoktur ki; mevzun hilkatiyle, muntazam vaziyetiyle ve nurânî tebessümiyle ve bütün yıldızlara mümâselet ve müşabehet sikkesiyle senin haşmet-i Ulûhiyyetine ve vahdâniyyetine işâret ve şehâdette bulunmasın. Ve on iki seyyareden hiçbir seyyare yıldız yoktur ki; hikmetli hareketiyle ve itaatli müsahhariyetiyle ve intizamlı vazifesiyle ve ehemmiyetli peykleriyle senin Vücub-u Vücûduna şehâdet ve saltanat-ı Ulûhiyetine işâret etmesin!..

Evet gökler sekeneleriyle, herbiri tek başiyle şehâdet ettikleri gibi, hey’et-i mecmûasiyle derece-i bedahette, ey zemîn ve gökleri yaratan yaratıcı! Senin Vücub-u Vücûduna öyle zâhir şehâdet.. ve ey zerrâtı, muntazam mürekkebatiyle tedbirini gören ve idare eden, ve bu seyyare yıldızları manzum peykleriyle döndüren, emrine itaat ettiren! senin vahdetine ve birliğine öyle kuvvetli şehâdet ederler ki, göğün yüzünde bulunan yıldızlar sayısınca nurânî bürhanlar ve parlak deliller o şehâdeti tasdik ederler. Hem bu sâfi, temiz, güzel gökler; fevkalâde büyük ve fevkalâde sür’atli ecrâmiyle muntazam bir ordu ve elektrik lâmbalariyle süslenmiş bir saltanat donanması vaziyetini göstermek cihetiyle, senin Rubûbiyyetinin haşmetine ve herşeyi îcad eden kudretinin azametine zâhir delâlet.. ve hadsiz semavâtı ihâta eden hâkimiyetinin ve herbir zîhayatı kucağına alan Rahmetinin hadsiz genişliklerine kuvvetli işâret.. ve bütün mahlûkat-ı semâvîyenin bütün işlerine ve keyfiyetlerine taallûk eden ve avucuna alan, tanzim eden ilminin herşeye ihâtasına ve hikmetinin her işe şümûlüne şübhesiz şehâdet ederler. Ve o şehâdet ve delâlet o kadar zâhirdir ki; güya yıldızlar, şahid olan göklerin şehâdet kelimeleri ve tecessüm etmiş nurânî delilleridirler. Hem semavât meydanında, denizinde, fezasındaki yıldızlar ise; muti’ neferler, muntazam sefineler, hârika tayyareler, acâib lâmbalar gibi vaziyetiyle, senin saltanat-ı Ulûhiyyetinin şa’şaasını gösteriyorlar. Ve o ordunun efradından bir yıldız olan Güneşimizin seyyarelerinde ve zemînimizdeki vazifelerinin delâlet ve ihtariyle, Güneşin sâir arkadaşları olan yıldızların bir kısmı âhiret âlemlerine bakarlar ve vazifesiz değiller; belki bâkî olan âlemlerin Güneşleridirler.

Səs yoxdur