Asa-yı Musa | Sekizinci Hücceti İmaniye | 207
(196-212)

Ve en küçükten tâ en büyüğe kadar, Rubûbiyyetin emirleri intizamla cereyanlariyle o Rubûbiyyetinin derece-i haşmetine ve gâyet çoklukla beraber gâyet kıymetli ve gâyet mükemmel olmakla beraber gâyet çabuk yapılmaları ve gâyet san’atlı olmakla beraber gâyet kolay yapılışlariyle kudretinin derece-i azametine delâlet ettikleri gibi; şarktan garba, şimalden cenuba kadar yayılan mikroptan tâ gergedana kadar, en küçücük sinekten tâ en büyük kuşa kadar bütün onların rızıklarını yetiştiren rahmetinin hadsiz vüs’atine ve herbiri emirber nefer gibi vazife-i fıtriyesini yapmak ve zemîn yüzü her baharda, güz mevsiminde terhis edilenler yerinde yeniden taht-ı silâha alınmış bir orduya ordugâh olmak cihetiyle, hâkimiyetinin nihayetsiz genişliğine kat’i delâlet ederler.

Hem, nasılki hayvânâttan herbirisi, kâinatın bir küçük nüshası ve bir misâl-i musağğarı hükmünde gâyet derin bir ilim ve gâyet dakik bir hikmetle, karışık eczaları karıştırmayarak ve bütün hayvanların ayrı ayrı sûretlerini şaşırmayarak, hatasız, sehivsiz, noksansız yapılmalariyle, ilminin herşeye ihâtasına ve hikmetinin herşeye şümulüne, adedlerince işâretler ederler; öyle de: Herbiri birer mu’cize-i san’at ve birer hârika-i hikmet olacak kadar san’atlı ve güzel yapılmasiyle, çok sevdiğin ve teşhirini istediğin san’at-ı Rabbânîyyenin kemâl-i hüsnüne ve gâyet derecede güzelliğine işâret ve herbirisi, husûsan yavrular gâyet nazdar, nâzenin bir sûrette beslenmeleriyle ve heveslerinin ve arzularının tatmini cihetiyle, Senin inâyetinin gâyet şirin cemâline hadsiz işâretler ederler.

Ey Rahmânürrahîm! Ey Sâdık-ul Va’d-il Emin! Ey Mâlik-i Yevmiddin! Senin Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmının ta’limiyle ve Kur’ân-ı Hakîminin irşâdiyle anladım ki: Mâdem kâinatın en müntehab neticesi hayattır.. ve hayatın en müntehab hülâsası ruhtur.. ve zîruhun en müntehab kısmı zîşuurdur.. ve zîşuurun en câmii insandır.. ve bütün kâinat ise, hayata müsahhardır ve onun için çalışıyor.. ve zîhayatlar, zîruhlara müsahhardır, onlar için dünyaya gönderiliyorlar.. ve zîruhlar, insanlara müsahhardır, onlara yardım ediyorlar.. ve insanlar fıtraten Hâlıkını pek ciddî severler ve Hâlıkları onları hem sever, hem kendini onlara her vesîle ile sevdirir.. ve insanın isti’dâdı ve cihâzât-ı ma’nevîyesi, başka bir bâkî âleme ve ebedî bir hayata bakıyor.. ve insanın kalbi ve şuuru, bütün kuvvetiyle beka istiyor.. ve lîsanı, hadsiz duâlariyle beka için Hâlıkına yalvarıyor;elbette ve herhalde,

Səs yoxdur