İşaratu-l İcaz | Seba Semavat | 188
(185-195)

Bu îzahata tevfikan, şu iki meslek arasında mutabakat hasıl olabilir. Şöyle ki:

“İkisi de birbirine bitişikti, sonra ayrı ettik” ma’nasında olan

nın ifadesine nazaran, manzûme-i şemsîye ile Arz, desti kudretin madde-i esîriyeden yoğurmuş olduğu bir hamur şeklinde imiş. Madde-i esîriye, mevcûdâta nazaran akıcı bir su gibi mevcûdâtın aralarına nüfuz etmiş bir maddedir. âyeti, şu madde-i esîriyeye işârettir ki, Cenâbı Hakk’ın Arş’ı, su hükmünde olan şu esîr maddesi üzerinde imiş. Esîr maddesi yaratıldıktan sonra, Sâni’in ilk îcadlarının tecellisine merkez olmuştur. Yâni esîri halkettikten sonra, cevâhiri ferd’e kalbetmiştir. Sonra bir kısmını kesif kılmıştır ve bu kesif kısımdan, meskûn olmak üzere yedi küre yaratmıştır. Arz, bunlardandır. İşte Arz’ın hepsinden evvel tekâsüf ve tasallüb etmekle acele kabuk bağlayarak uzun zamanlardan beri menşe-i hayat olması i’tibâriyle hilkati teşekkülü semavâttan evveldir. Fakat Arz’ın bastedilmesiyle nev’i beşerin taayyüşüne elverişli bir vaziyete geldiği, semavâtın tesviye ve tanziminden sonra olduğu cihetle, hilkatı semavâttan sonra başlarsa da bidâyette, mebde’de ikisi beraber imişler. Binâenalâhâzâ o üç âyetin aralarında bulunan zâhirî muhalefet, bu üç cihetle mutabakata inkılâb eder.

İkinci bir cevab: Ey arkadaş! Kur’ânı Kerîm tarih, coğrafya muallimi değildir. Ancak âlemin nizam ve intizamından bahisle, Sâni’in marifet ve azametini cumhuru nâsa ders veren mürşid bir kitabdır. Binâenaleyh bunda iki makam vardır:

Birinci Makam: Ni’metleri, ihsanları, merhametleri göstermekle delâili zâhiriyeyi beyân etmekten ibârettir. Bu i’tibârla Arz, semavâttan evveldir.

İkinci Makam: Azamet, izzet, kudret delillerini gösterir bir makamdır. Bu cihetle semavât, Arz’dan evveldir.

mâba’dinin mâkablinden bir zaman sonra vücûda geldiğine delâlet eder ki, buna “terahi” denilir. Demek burada Arz ile semavât arasında bir uzaklık vardır. Bu uzaklık, Arz’ın semavâttan evvel halkedildiğine göre zâtîdir. Aksi halde rütebî ve tefekkürîdir. Yâni semavâtın hilkati birinci ise de, tefekkürce rütbesi ikincidir; Arz’ın hilkati ikinci ise de, tefekkürü birincidir. Yâni evvelâ Arz’ın tefekkürü, sonra semavâtın tefekkürü lâzımdır.

Səs yoxdur