Lemalar | Yirmibeşinci Lema | 218
(205-221)

Hem karanlıkta gözüne sallanan bir ipten gelen bir hayale ehemmiyet verdikçe büyür. Hatta ba’zan onu divâne gibi kaçırır; ehemmiyet vermezse, âdi bir ipin yılan olmadığını görür.. başındaki telaşına güler. Bu vehmî hastalık çok devam etse, hakîkata inkılâb eder. Vehham ve asabî insanlarda fena bir hastalıktır. Habbeyi kubbe yapar; kuvve-i ma’nevîyesi kırılır. Husûsan merhametsiz yarım hekimlere veyahud insafsız doktorlara rastgelse, evhamını daha ziyade tahrik eder. Zengin ise malı gider; yoksa ya aklı gider veya sıhhati gider.

YİRMİ BİRİNCİ DEVA: Ey hasta kardeş! Senin hastalığında maddî elem var, fakat o maddî elemin te’sirini izale edecek ehemmiyetli bir ma’nevî lezzet seni ihata ediyor. Çünkü; peder ve vâliden ve akraban varsa, çoktan beri unuttuğun gâyet lezzetli o eski şefkatleri senin etrafında yeniden uyanıp, çocukluk zamanında gördüğün o şirin nazarları yine görmekle beraber; çok gizli perdeli kalan etrafındaki dostluklar, hastalığın cazibesiyle yine sana karşı muhabbetdarane baktıklarından, elbette onlara karşı senin bu maddî elemin pek ucuz düşer. Hem sen müftehirane hizmet ettiğin ve iltifatlarını kazanmasına çalıştığın zâtlar, hastalığın hükmiyle sana merhametkârane hizmetkârlık ettiklerinden, efendilerine efendi oldun. Hem insanlardaki rikkat-i cinsiyeyi ve şefkat-i nev’iyeyi kendine celbettiğinden, hiçten çok yardımcı ahbab ve şefkatli dost buldun. Hem çok meşakkatli hizmetlerden paydos emrini yine hastalıktan aldın; istirahat ediyorsun... Elbette senin cüz’î elemin, bu ma’nevî lezzetlere karşı seni şekvaya değil, teşekküre sevketmelidir.

YİRMİ İKİNCİ DEVA: Ey nüzul gibi ağır hastalıklara mübtelâ olan kardeş! Evvelâ sana müjde ediyorum ki; mü’min için nüzul mübârek sayılıyor... Bunu çoktan ehl-i velâyetten işitiyordum. Sırrını bilmezdim. Bir sırrı şöyle kalbime geliyor ki: Ehlullah, Cenâb-ı Hak’ka vâsıl olmak ve dünyanın azim ma’nevî tehlikelerinden kurtulmak ve saadet-i ebediyeyi te’min etmek için, iki esası ihtiyaren takip etmişler.

Birisi: Rabıta-i mevttir. Yâni: Dünya fâni olduğu gibi, kendisi de içinde vazifedar fâni bir misafir olduğunu düşünmekle, hayat-ı ebedîsine o sûretle çalışmışlar.

İkincisi: Nefs-i emmârenin ve kör hissiyatın tehlikelerinden kurtulmak için, çilleler ile, riyazetlerle nefs-i emmârenin öldürülmesine çalışmışlar. Sizler ey yarı vücûdunun sıhhatini kaybeden kardeş! Sen ihtiyarsız kısa ve kolay ve sebeb-i saadet olan iki esas sana verilmiş ki; dâima senin vücûdunun vaziyeti, dünyanın zevâlini ve insanın fâni olduğunu ihtar ediyor.

Səs yoxdur