Sözler | Dokuzuncu Söz | 41
(40-47)
İKİNCİ NÜKTE: İbâdetin mânâsı şudur ki: Dergâh-ı İlâhîde abd, kendi kusurunu ve acz ve fakrını görüp kemâl-i Rubûbiyyetin ve Kudret-i Samedâniyyenin ve Rahmet-i İlâhiyyenin önünde hayret ve muhabbetle secde etmektir. Yâni, Rubûbiyyetin saltanatı, nasılki ubûdiyyeti ve itaati ister; Rubûbiyyetin kudsiyyeti, pâklığı dahi ister ki; abd, kendi kusurunu görüp istiğfar ile ve Rabbını bütün nekaisten pâk ve müberra ve ehl-i dalâletin efkâr-ı bâtılasından münezzeh ve muallâ ve Kâinatın bütün kusurâtından mukaddes ve muarrâ olduğunu; Tesbih ile Sübhanallah ile ilân etsin.

Hem de Rubûbiyyetin kemâl-i kudreti dahi ister ki; abd, kendi za’fını ve mahlûkatın aczini görmekle Kudret-i Samedâniyyenin âzamet-i âsârına karşı istihsan ve hayret içinde “Allahü Ekber” deyip huzû ile rükûa gidip O’na iltica ve tevekkül etsin.

Hem, Rubûbiyyetin nihayetsiz hazine-i rahmeti de ister ki; abd, kendi ihtiyâcını ve bütün mahlûkatın fakr ve ihtiyâcâtını sual ve dua lisanıyla izhar ve Rabbının ihsan ve in’âmatını, şükür ve sena ile ve Elhamdülillâh ile ilân etsin. Demek, namazın ef’âl ve akvali, bu mânâları tazammun ediyor ve bunlar için taraf-ı İlâhîden vaz’edilmişler.

ÜÇÜNCÜ NÜKTE: Nasılki insân, şu âlem-i kebirin bir misâl-i musağğarıdır ve Fâtiha-i Şerîfe, şu Kur’an-ı Azîmüşşân’ın bir timsal-i münevveridir. Namaz dahi bütün ibâdâtın envâ’ını şamil bir fihriste-i nurâniyyedir ve bütün esnâf-ı mahlûkatın elvân-ı ibâdetlerine işaret eden bir harita-i kudsiyyedir.

DÖRDÜNCÜ NÜKTE: Nasılki haftalık bir saatin sâniye ve dakika ve saat ve günlerini sayan milleri birbirine bakarlar, birbirinin misâlidirler ve birbirinin hükmünü alırlar. Öyle de; Cenâb-ı Hakk’ın bir saat-ı kübrâsı olan şu âlem-i dünyanın sâniyesi hükmünde olan gece ve gündüz deverânı ve dakikaları sayan seneler ve saatleri sayan tabakat-ı ömr-ü insân ve günleri sayan edvâr-ı ömr-ü âlem, birbirine bakarlar, birbirinin misâlidirler ve birbirinin hükmündedirler ve birbirini hatırlatırlar. Meselâ:

Fecir zamanı, tulûa kadar, evvel-i bahar zamanına, hem insânın rahm-ı mâdere düştüğü âvânına, hem Semâvat ve Arzın altı gün hilkatinden birinci gününe benzer ve hatırlatır ve onlardaki şuûnât-ı İlâhiyyeyi ihtar eder.

Səs yoxdur