Sözler | Onuncu Söz | 111
(48-119)

Belki, her bir âlem, kabiliyetine göre o ziyânın cilvesine mazhardır ve kâinat, bütün âlemleriyle o cilve ile hayatdar ve ziyâdardır. Yoksa, nazar-ı dalâletin gördüğü gibi, muvakkat ve zahirî bir hayat altında herbir âlem büyük ve müthiş birer cenâze ve karanlıklı birer virâne âlem olacaktı.

İşte, Kadere ve Kazâya îman rüknünün dahi geniş bir vechi de sırr-ı hayatla anlaşılıyor; ve sâbit oluyor. Yâni, nasılki âlem-i şehadet ve mevcut hâzır eşya, intizâmlariyle ve neticeleriyle hayatdarlıkları görünüyor. Öyle de, âlem-i gaybdan sayılan geçmiş ve gelecek mahlûkatın dahi, mânen hayatdar bir vücûd-u ma’nevîleri ve ruhlu birer sübût-u ilmîleri vardır ki: Levh-i Kaza ve Kader vasıtasiyle o ma’nevî hayatın eseri, mukadderat namiyle görünür, tezâhür eder...

* * *

Səs yoxdur