Sözler | YirmiBeşinci Söz | 384
(365-462)

Kur’an-ı Mu’ciz-ül Beyân diyor: “Ey ins ve cin! Eğer Kur’an, Kelâm-ı İlâhî olduğunda şüpheniz varsa, bir beşer kelâmı olduğunu tevehhüm ediyorsanız, haydi, işte meydan, geliniz! Siz dahi O’na Muhammed-ül Emin dediğiniz zât gibi, okumak yazmak bilmez, kıraat ve kitabet görmemiş bir ümmîden bu Kur’an gibi bir kitab getiriniz, yaptırınız. Bunu yapamazsanız, haydi ümmî olmasın, en meşhur bir edip, bir âlim olsun. Bunu da yapamazsanız, haydi birtek olmasın, bütün bülegânız, hutebânız, belki bütün geçmiş belîğlerin güzel eserlerini ve bütün gelecek ediplerin yardımlarını ve ilâhlarınızın himmetlerini beraber alınız. Bütün kuvvetinizle çalışınız, şu Kur’ana bir nazîre yapınız. Bunu da yapamazsanız, haydi kabil-i taklid olmayan Hakaik-i Kur’aniyyeden ve mânevî çok mu’cizâtından kat-ı nazar, yalnız nazmındaki belâgatına nazîre olarak bir eser yapınız.”



ilzâmıyla der: “Haydi sizden mânânın doğruluğunu istemiyorum. Müftereyat ve yalanlar ve bâtıl hikâyeler olsun. Bunu da yapamıyorsunuz. Haydi bütün Kur’an kadar olmasın, yalnız on sûresine nazîre getiriniz. Bunu da yapamıyorsunuz. Haydi, birtek sûresine nazîre getiriniz. Bu da çoktur. Haydi, kısa bir sûresine bir nazîre ibraz ediniz. Hattâ, mâdem bunu da yapmazsanız ve yapamazsınız. Hem bu kadar muhtaç olduğunuz halde; çünki Haysiyet ve namusunuz, izzet ve dininiz, asabiyet ve şerefiniz, can ve malınız, dünya ve âhiretiniz, buna nazîre getirmekle kurtulabilir. Yoksa dünyada haysiyetsiz, namussuz, dinsiz, şerefsiz, zillet içinde, can ve malınız helâkette mahvolup ve ahirette



işaretiyle Cehennem’de haps-i ebedî ile mahkûm ve sanemlerinizle beraber ateşe odunluk edeceksiniz. Hem mâdem sekiz mertebe aczinizi anladınız. Elbette sekiz defa, Kur’an dahi mu’cize olduğunu bilmekliğiniz gerektir. Ya îmânâ geliniz veyahut susunuz, Cehennem’e gidiniz!” İşte Kur’an-ı Mu’ciz-ül Beyâ-n’ın makam-ı ifhâmdaki ilzamına bak ve de:



Evet beyân-ı Kur’andan sonra beyân olamaz ve hacet kalmaz.

Səs yoxdur