Sözler | YirmiYedinci Söz | 486
(480-496)

İşte bunun gibi, ahkâm-ı İlâhiyye mezheblere hikmet-i İlâhiyyenin sevkiyle ittiba edenlere göre değişir, hem hak olarak değişir ve herbirisi de hak olur, maslahat olur. Meselâ, hikmet-i İlâhiyyenin tensibiyle İmam-ı Şafiî’ye ittiba eden, ekseriyet itibariyle hânefîlere nisbeten köylülüğe ve bedevîliğe daha yakın olup cemâatı birtek vücûd hükmüne getiren hayat-ı içtimaiye de nâkıs olduğundan, herbiri bizzât dergâh-ı Kadıyy-ül Hâcâtta kendi derdini söylemek ve hususî matlubunu istemek için, imam arkasında Fatihayı birer birer okuyorlar. Hem ayn-ı hak ve mahz-ı hikmettir. İmam-ı A’zâm’a ittiba edenler, ekseriyyet-i mutlaka itibariyle, İslâmî hükûmetlerin ekserisi, o mezhebi iltizâm etmesiyle medeniyete, şehirliliğe daha yakın ve hayat-ı içtimaiyyeye müstaid olduğundan; bir cemâat, bir şahıs hükmüne girip, birtek adam umum nâmına söyler; umum kalben onu tasdik ve rabt-ı kalb edip, onun sözü umumun sözü hükmüne geçtiğinden, hânefî Mezhebi’ne göre imam arkasında Fatiha okunmaz. Okunmaması ayn-ı hak ve mahz-ı hikmettir.

Hem meselâ, mâdem şeriat, tabiatın tecavüzâtına sed çekmekle onu tadil edip nefs-i emmâreyi terbiye eder. Elbette ekser etbâı, köylü ve nim-bedevî ve amelelikle meşgul olan Şafiî Mezhebi’ne göre: “Kadına temas ile abdest bozulur, az bir necaset zarar verir.” Ekseriyet itibariyle hayat-ı içtimaiyyeye giren, nimmedenî şeklini alan insânlar, ittiba ettikleri mezheb-i hânefîye göre “Mess-i nisvan abdesti bozmaz, bir dirhem kadar necasete fetva var.”

İşte bir amele ile bir efendiyi nazara alacağız. Amele, tarz-ı maişet itibariyle ecnebi kadınlarla ihtilâta, temasa ve bir ocak yanında oturmaya ve mülevves şeylerin içine karışmaya mübtelâ olduğundan; san’at ve maişet itibariyle, tabiat ve nefs-i emmâresi meydanı boş bulup tecavüz edebilir. Onun için, Şeriat onların hakkında, o tecavüzâta sed çekmek için, “Abdest bozulur, temas etme; namazını ibtal eder, bulaşma” mânevî kulağında bir sadayı semâvî çınlattırır. Amma o efendi, namuslu olmak şartıyla âdât-ı içtimaiyyesi itibariyle, ahlâk-ı umumiye nâmına, ecnebi kadınlara temasa mübtelâ değil, mülevves şeylerle nezafet-i medeniyye nâmına kendini o kadar bulaştırmaz. Onun için Şeriat, mezheb-i hânefî namıyla ona şiddet ve azîmet göstermemiş; ruhsat tarafını gösterip, hafifleştirmiştir. “Elin do kunmuş ise, abdestin bozulmaz; hicab edip, kalabalık içinde su ile istinca etmemenin zararı yoktur. Bir dirhem kadar fetva vardır.” der, onu vesveseden kurtarır. İşte denizden iki katre sana misâl.. onlara kıyas et. Mizân-ı Şârânî mizanıyla, Şeriat mizanlarını bu sûretle müvazene edebilirsen et.

Səs yoxdur