Şualar | Sekizinci Şuâ | 671
(666-692)

Hâşiye deyip ilm-i belâgâtça “müstetbeat-üt terakib” ve “maariz-ül kelâm” denilen ma’na-yı zâhirînin tebaiyetiyle ve perdesinin arkasiyle müteaddid karinelerin kuvvetine göre işâret eder. Ve o acib ve yüksek ve tevhidin hüc-cet-ül kübrâsı; ve El-Âyet-ül Kübrâ’nın bir alâmet-i kübrâsı ve bir tefsir-i a’zamı olan risâleye “Âyet-ül Kübrâ” nâmı veriyor. Ve o nâmla hem menbaı olan Âyet-ül Kübrâ’nın azametini, hem bu “Yedinci Şuâ” olan vahdaniyetin ve tevhidin bürhan-ı a’zamının fevkalâde kuvvetini ilân eder, haber verir. Hazret-i İmâm-ı Ali’nin (R.A.) bu büyük iltifatına, bu risâlenin liyakatına her kimin bir şübhesi varsa gelsin bir def’a o risâleyi okusun. Eğer, evet lâyıktır demezse, bana tûh! desin. Evet Kur’ânın aleyhinde bin seneden beri müntakîmane hazırlanan dinsizlerin itirazlarını ve kâfir feylesofların teraküm edip şimdi yol bularak intişar eden şübhelerini ve Kur’ânın dehşetli darbelerinden intikam besleyen muannid Yahudilerin ve mağrur bir kısım Hristiyanların hücumlarını def’edip mukabele eden ve her asırda Kur’ânın pek çok kahramanları ve ma’nevî kal’aları vardı. Şimdi ihtiyaç bir-ikiden, yüze çıkmış. Ve müdafiler yüzden, iki-üçe inmiş. Hem, hakâik-i îmaniyeyi, ilm-i Kelâm’dan ve medreseden öğrenmek çok zamana muhtaç bulunduğundan bu zamanda o kapı dahi kapandı. Hem çabuk, hem herkes anlayacak bir tarzda en derin hakîkatları talim eden Risâle-i Nur, elbette İmâm-ı Ali Radıyallahu Anh’ın bu iltifatına lâyıktır. Hem İmâm-ı Ali (R.A.) onuncu mer-tebe-i tâdâdında onuncu sûre olarak ve kıyamet ve leyle-i berata bakan



deyip ma’na-yı işârîsiyle “Onuncu Söz” nâmında ve mertebesinde olan Haşir Risâlesi’ne işâretle beraber


Hâşiye: İmâm-ı Ali bu fıkra ile işâret eder ki, Âyet-ül Kübrâ risâlesi yüzünden şâkirdleri bir musîbete düşecekler ve onun kerâmeti ve bereketiyle emniyete ve selâmete çıkacaklar. Evet, bu kerâmet-i Aleviye tam tamına çıktı ki, o risâle için hapse düşüp ve onun kuvvetli hakîkatları ile kurtuldular.

Səs yoxdur