Şualar | Sekizinci Şuâ | 672
(666-692)

o risâlenin fevkalâde ehemmiyetini ve gâyet muhkem olduğunu ve o zamanın dumanlı karanlıklarını izâle eden bir leyle-i beratın bir kandili hükmünde bulunmasına ve haşir ve kıyametin bir alâmeti olan duhan, hem leyle-i beratın senevî olarak hikmetli tefrik ve taksim-i umûr noktalariyle ve başka karineler ile îmaen ve remzen haber veriyor. Evet Onuncu Söz, çok ehemmiyetli bir belâyı def’etti. Hürriyet-i efkâr serbestiyeti ve harb-i umûmî sarsıntısı vaktinde haşri inkâr eden münafıklar, fırsat bulup çok yerlerde zehirli fikirlerini izhara başladıkları bir zamanda, “Onuncu Söz” çıktı ve tab’edildi. Bin nüshası etrafa yayıldı. Onu gören herkes kemal-i iştiyak ve merakla okudu. Zındıkların kâfirane fikirlerini tam kırdı ve onları susturdu. İmâm-ı Ali Radıyallahu Anh’ın bu takdirine liyakatını isbat etti. Kimin şübhesi varsa gelsin onu dikkatle okusun, haşrin ne kadar kuvvetli bir bürhanı olduğunu görsün.

Hem Hazret-i İmâm-ı Ali Radıyallahu Anh on dokuzuncu sûre olarak Sûret-ün Nur’u


fıkrasiyle zikrederek pek muhtasar olan “On Dokuzuncu Söz”e ve pek mükemmel bulunan “On Dokuzuncu Mektub”a işâret için nur lâfzını tekrar etmekle mektubların mertebesi, yâni “On Dördüncü Mektup” noksan kalmasına îmaen Sure-i Nur’u on beşincide yine zikretmesiyle gâyet latif ve müdakkikane haber veriyor. Ve o iki risâleleri Risâle-i Nur’un büyük nurları olduklarını bildiriyor. Evet risâlet-i Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâm’a dâir olan “On Dokuzuncu Söz”, hem üç cihetle kerâmetli ve hârika olan “On Dokuzuncu Mektub” elhak Risâle-i Nur’un en parlak birer nurudurlar. Ve Aişe-i Sıddıka Radıyallahu Anha’nın beraeti münâsebetiyle, âyet-i Nur’un kelimesindeki zamir, üç vecihten birisi ile Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’a râci olmak haysiyetiyle Sûre-i Nur Zât-ı Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâm ile ziyâde alâkadar bulunduğundan,

Səs yoxdur