Tarihçe-i Hayat | ÖNSÖZ | 18
(5-20)

− O halde Üstad’ın mantık, felsefe ve müsbet ilimlerle de alâkası var?

− Evet, mantık ve felsefe, Kur’ânla barışıp hak ve hakîkate hizmet ettikleri müddetçe Üstad en büyük mantıkçı ve en kudretli bir feylesoftur. Mukaddes ve cihanşümul dâvasını isbat vâdisinde kullandığı en parlak delilleri ve en kat’i bürhanları, Kur’ân-ı Kerîmin “Allah kelâmı olduğu”nu her gün bir kat daha isbat ve ilân eden “Müsbet ilim”dir.

Zaten felsefe, aslında hikmet ma’nasına geldikçe, Vacibül-Vücûd Taalâ ve Takaddes Hazretlerini, Zât-ı Bâri’sine lâyık sıfatlarla isbata çalışan her eser en büyük hikmet ve o eserin sahibi de en büyük hakîmdir.

İşte Üstad; böyle ilmî bir yolu, yâni Kur’ân-ı Kerîmin nurlu yolunu tâkip ettiği için, binlerle üniversitelinin îmanını kurtarmak şerefine mazhar olmuştur. Hazretin, bu husûsta hâiz olduğu ilmî, edebî ve felsefî daha pek çok meziyetleri vardır. Fakat onları, eserlerinden misaller getirerek inşâallah müstakil bir eserde arzetmek emelindeyim. Ve minallahittevfik.

Tasavvuf Cephesi:

Nakşibendî meşâyihinden, her harekâtını Peygamber-i Zîşan Efendimiz Hazretlerinin harekâtına tatbik etmeye çalışan ve büyük bir âlim olan bir zâta sordum:

− Efendi Hazretleri, ulemâ ile mutasavvife arasındaki gerginliğin sebebi nedir?

− Ulemâ, Resûl-ü Ekrem Efendimizin ilmine, mutasavvıflar da ameline vâris olmuşlar. İşte bu sebebden dolayıdır ki, Fahr-i Cihan Efendimizin hem ilmine ve hem ameline vâris olan bir zâta “Zülcenaheyn”, yâni “İki kanadlı” deniliyor... Binâenaleyh, tarikattan maksad, ruhsatlarla değil, azîmetlerle amel edip ahlâk-ı Peygamberî ile ahlâklanarak bütün ma’nevî hastalıklardan temizlenip Cenâb-ı Hakkın rızasında fâni olmaktır.

Səs yoxdur