Tarihçe-i Hayat | GİRİŞ | 26
(21-29)

Hem Tarihçe-i Hayata geçen bir mektûbunda, Bediüzzaman:

− “Ben itiraf ediyorum ki; böyle makbul bir eserin mazharı olmağa hiç bir vecihle liyakatim yoktur. Fakat çok ehemmiyetsiz bir çekirdekten koca dağ gibi bir ağacı halketmek kudret-i İlâhîyyenin şe’nindendir ve âdetidir ve azametine delildir. Ben kasemle te’min ederim ki: Risâle-i Nuru senadan maksadım, Kur’ânın hakîkatlarını ve îmanın rükünlerini te’yid ve isbat ve neşirdir. Hâlik-ı Rahimime yüz binler şükür olsun ki: Beni kendime beğendirmemiş, nefsimin ayıplarını ve kusurlarını bana göstermiş ve o nefs-i emmâreyi başkalara beğendirmek arzusu kalmamış. Kabir kapısında bekleyen bir adamın arkasındaki fâni dünyaya riyakârane bakması, acınacak bir hamakattır ve dehşet verici bir hasarettir. İşte bu halet-i ruhiyye ile, yalnız hakâik-i îmaniyyenin tercümanı olan Risâle-i Nurun, Kur’ânın malı olarak meziyetlerini izhar ediyorum. Sözlerdeki hakâik ve kemâlât benim değil, Kur’ânındır ve Kur’ândan tereşşuh etmiştir. Mâdem ben fâniyim, gideceğim; elbette bâki olacak bir şey ve bir eser benimle bağlanmamak gerektir ve bağlanmamalı. Evet, lezzetli üzüm salkımlarının hâsiyetleri kuru çubuğunda aranılmaz. İşte ben de öyle kuru çubuk hükmündeyim.”

Evet, Said Nursî Risâle-i Nurla dinsizliğe ve İslâmiyet aleyhindeki cereyanlara karşı giriştiği Kur’ân ve Îman hizmetinde çok yardımcılara, hükûmet ve milletçe teşvik ve müzaherete muhtaç iken, bil’akis çeşitli iftira, tezvir ve ithamlarla hapse sürülmek, eserlerini imha etmek, halkı kendinden soğutmak için aleyhinde türlü isnadlar yapılmıştır. Elbette hak bildiği mesleğini; Kur’ânın şerefine ve Hazret-i Peygamberin Nübüvvetinin teâlisine âid hizmetini aleyhdeki iftiralardan müberra kılmak için hakîkatı söyleyecek, müdafaada bulunacak. Faraza ba’zılar tarafından şahsî bir noksanlık telâkki edilse bile, umumun istifade ve saadeti için şahsî zararına da razı olacaktır. Onun için Risâle-i Nur hakkında beyân edilen ve neşredilen senalara bu gibi noktalardan bakmak lâzımdır; yoksa hizmete zarar olur. Dar düşünce ile hareket etmek zamanında değiliz. Îmansızlar, kendi muzır mesleklerini, menfi ideolojilerini, sahte kahramanları hattâ İslâm düşmanlarını, -onlar asla lâyık olmadığı halde- çeşitli medh ü sena ile insanlığın nazarına göstermeğe, alkış toplamağa çalışıyorlar. Uzağa gitmeğe lüzum yok; dünyayı saran dehşetli dinsizlik cereyanını idare edenler büyük kahramanlar olarak ilân edilirken, neden Müslümanlar hak dinlerini medh ü sena etmesinler.

Səs yoxdur