Tarihçe-i Hayat | İkinci Kısım - Barla Hayatı | 160
(150-214)

muasırları olan ehl-i İslâm ve insaniyete bağırıyor ve bu asrın arkasında dizilmiş ve müstakbel sıralarında saf tutmuş olan nesl-i-âti (Hâşiye) ile bir Mürşid-i A’zam, bir Müceddid-i Ekber olarak konuşuyor...


Risale-i Nur’un Te’lifi ve Neşri

Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri öyle müşkül ve ağır vaziyetler altında Risâle-i Nur külliyatını te’lif ediyor ki, tarihde hiçbir ilim adamının karşılaşmadığı zorluklara ma’rûz kalıyor. Fakat, sönmiyen bir azim irade ve hizmet aşkına malik olduğu için; yılmadan, yıpranmadan, usanıp bıkmadan, bütün kuvvetini sarfederek emsalsiz bir sabır ve tahammül ve feragat-ı nefs ile, bu millet ve memleketi komünizm ejderinden, mason âfâtından, dinsizlikden muhafaza edecek -eden ve etmekte olan- ve Âlem-i İslâmı ve beşeriyeti tenvir ve irşadda büyük bir rehber olan bu harikulâde Risâle-i Nur eserlerini meydana getiriyor. Yüz otuz parça olan Risâle-i Nur Külliyatının te’lifi, yirmi üç senede hitama eriyor. Nur Risâleleri, şiddetli ihtiyaç zamanında te’lif edildiğinden, her yazılan risâle, gâyet şifalı bir tiryak ve ilâç hükmünü taşıyor ve öyle de te’sir edip pek çok kimselerin ma’nevî hastalıklarını tedavi ediyor.


Hâşiye: Risâle-i Nura herkesden ziyâde iştiyak gösteren, ma’sûm gençler ve çocuklardır. Binler nümunesinden bir nümunesi şudur:

Bir zaman, Bolvadin Kazasından geçerken, üstadın geldiğini gören ilk ve orta mekteb talebeleri, bilâ-istisna hepsi mektebin bahçesinden çıkarak arabanın etrafını alıp selâm veriyorlardı; ve lîsan-ı halleriyle “Hoş geldiniz” diyerek tebriklerini ve minnetdarlıklarını takdim ediyorlardı. Bunun hikmetini, bir müddet evvel Emirdağında, bindiği faytonun geçtiğini görüp tâ uzaklardan dikenlere basarak “Bediüzzaman dede.. Bediüzzaman dede!.” diye Emirdağ köylerinin yollarında koşuşan ma’sûm çocuklar münâsebetiyle, üstadımızdan sormuştuk. O zaman: “Bu ma’sûmların akılları derketmiyor, fakat ruhları bir hiss-i kablelvuku ile hissediyor ki; Risâle-i Nurla bunlar hem îmanlarını kurtaracak; hem vatanlarını, hem kendilerini, hem istikballerini dehşetli tehlikelerden muhafaza edecekleri için bu hakîkati kalbleri hissetmiş; ve benim Risâle-i Nurun tercümanı olmam hasebiyle, Risâle-i Nura âid muhabbet, teşekkürat ve minnetdarlığı bana gösteriyorlar.” dedi ve onlara duâ ettiğini söyledi. Üstad Bediüzzaman, çocukları pek sever, böyle etrafında toplandıklarında:”Ma’sûm olduğunuz için duâlarınız makbuldür, bana duâ ediniz.” diye onlara iltifat ederdi.

İşte, anneleri hep Nur Talebeleri olan Bolvadin ma’sûmlarının samîmi alâkalarının sebebi bu idi.

Səs yoxdur