Tarihçe-i Hayat | İkinci Kısım - Barla Hayatı | 163
(150-214)

Risâle-i Nurdan tahkikî îman dersi alan ve gittikçe ziyâdeleşen Nur Talebelerinin îmanları inkişaf etmiş, îmanî bir şehamet ve İslâmî bir cesarete sâhib olmuşlardır. Nasılki, cesur bir kumandan yüzlerce askere lîsan-ı hâliyle cesaret verir ve nokta-i istinâd olursa; aynen öyle de Risâle-i Nur şahs-ı ma’nevîsinin mümessili olan Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri başda olarak, tahkikî îman dersleriyle îmanları kuvvetlenen yüz binlerce, şimdi milyonlarca Nur Talebeleri, ehl-i îmana bir nokta-i istinâd ve bir hüsn-ü misâl olmuşlardır. Nur Talebelerinin bu îman kuvvetleri ve dinsizliğe karşı kahramanca mücadeleleri, halkın üzerinde çok te’sir yapmış ve bir intibah (uyanıklık) husule getirmiştir. Böylelikle, milletin içindeki korku ve evhamları da Risâle-i Nurla izale etmişler, vatan ve millete umûmî bir cesaret, ümid ve ferahlık husule getirip müslümanları yeisden kurtarmışlardır.

Risâle-i Nuru gaye-i hayat edinen bir Nur Talebesi, yüz adam kuvvetinde olduğu ve yüz nâsih kadar îman ve İslâmiyete hizmet ettiği, ehl-i hakîkatça müsellem ve musaddakdır. Nur talebeleri; dinsizliğin şa’şaalı taarruzlarına, tantanalı yaygaralarına, zulümlerine, hapislerine; üstadları gibi, kıymet vermeden, korkmadan, lüzumunda canlarını, mallarını, evlâd ve iyâllerini dahi çekinmeden Risâle-i Nurla îman ve İslâmiyete hizmet uğrunda feda etmişlerdir. Nur Talebeleri, tek bir şeyi gaye edinmiştir: “Îmanlarını kurtarmak niyetiyle Risâle-i Nuru okumak ve Rızâ-yı İlâhî için îman ve İslâmiyete Risâle-i Nurla hizmet etmek.” Bu gayelerinde muvaffak olmak için, her şeylerini bu hizmete hizmetkâr yapmışlardır.

Evet; Nur Talebeleri, Ümmet-i Muhammediyeyi sahil-i selâmete çıkaran bir sefine-i Rabbânîyenin hademeleri olduklarına inanmışlardır. Hayatta en büyük gayeleri, Kur’ân ve îmana hizmet ederek, Ümmet-i Muhammedin refah ve saadet içinde yaşamasına vesîle olmakdır. Risâle-i Nurun el yazısiyle neşri senelerinde, evlerinden yedi-sekiz sene çıkmadan Risâle-i Nuru yazıp neşredenler olmuştur. O zamanlar, Isparta havâlisinde, erkek, kadın, genç ve ihtiyarlardan binlerce Nur Talebesi, hatta Nur Dershanesi olan Sav Köyü bin kalemle, senelerce Nur Risâlelerini yazıp çoğaltıyorlardı. Risâle-i Nur, te’lifinden yirmi sene sonra, teksir makinesi ile neşredilmiş ve otuz beş sene sonra da matbaalarda basılmaya başlanmıştır. İnşâallah; bir zaman gelecek, Risâle-i Nur külliyatı altınla yazılacak ve radyo diliyle muhtelif lîsanlarda okunacak ve zemin yüzünü geniş bir dershane-i Nuriyyeye çevirecektir.

Səs yoxdur