Tarihçe-i Hayat | İkinci Kısım - Barla Hayatı | 173
(150-214)

Dinle de yıldızları, şu hutbe-i şîrînine;

Nâme-i nurunu hikmet, bak ne takrîr eylemiş.

Hep beraber nutka gelmiş, hak lîsaniyle derler

“Bir Kadîr-i Zülcelâlin haşmet-i sultanına

Birer bürhan-ı nur-efşanız, biz Vücûd-u Sânia

Hem vahdete, hem kudrete şâhidleriz biz...”

Şu zeminin yüzünü yaldızlıyan

Nâzenin mu’cizatı çün melek seyranına.

Şu semanın arza bakan, Cennete dikkat eden,

Binler müdakkik gözleriz biz. (Hâşiye)

Tûba-i hilkatten semavat şıkkına.

Hep kehkeşân ağsânına.

Bir Cemîl-i Zülcelâlin dest-i hikmetiyle takılmış

Pek güzel meyveleriz biz.

Şu semavat ehline; birer mescid-i seyyar,

Birer hâne-i devvar, birer ulvî âşiyâne,

Birer misbah-ı nevvar, birer gemi-i cebbar,

Birer tayyareleriz biz...

Bir Kadîr-i Zülkemâlin, bir Hakîm-i Zülcelâlin;

Birer mu’cize-i kudret, birer hârika-i san’at-ı Hâlıkane,

Birer nâdire-i hikmet, birer dâhiye-i hilkat,

Birer nur âlemiyiz biz...

Böyle yüz bin dil ile, yüz bin bürhan gösteririz,

İşittiririz insan olan insana.

Kör olası dinsiz gözü, görmez oldu yüzümüzü,

Hem işitmez sözümüzü, hak söyleyen âyetleriz biz ...

Sikkemiz bir, turramız bir, Rabbimize müsebbihiz, zikrederiz abîdâne.

Kehkeşanın halka-i kübrâsına mensub birer meczublarız biz!..”


SAİD NURSÎ


Hâşiye: Yâni Cennet çiçeklerinin fidanlık ve mezraacığı olan zeminin yüzünde hadsiz mu’cizat-ı kudret teşhir edildiğinden, semavat âlemindeki melâikeler, o mu’cizatı o hârikaları temâşa ettikleri gibi, ecram-ı semaviyenin gözleri hükmünde olan yıldızlar dahi, güya melâikeler gibi, zemin yüzündeki nâzenin masnûâtı gördükçe, Cennet âlemine bakıyorlar ve o muvakkat hârikaları bâkî bir sûrette Cennette dahi temâşa ediyorlar gibi, bir zemine, bir Cennete bakıyorlar; yâni o iki âleme nezaretleri var, demektir.


Səs yoxdur