Tarihçe-i Hayat | Üçüncü Kısım - Eskişehir Hayatı | 230
(215-280)

Çünkü, bir kısmını yeni görüyorum. Bir kısmı, belki o benden faide görmüş, ben ondan zarar görmüşüm. Fakat binler zarar görsem, yine onların kıymeti nazarımda tenzil etmez.

İşte, ey Türkçülük dâvâ eden mülhid zâlimler! Türk Milletinin medâr-ı iftiharı olabilecek bu kadar zatları gâyet âdi ve ehemmiyetsiz bahâneler ile -sizin tâbirinizle- benim gibi bir Kürd yüzünden perîşan etmek, tezlil etmek milliyetçilik midir? Türkçülük müdür? Vatanperverlik midir? Haydi, o insafsız vicdanınıza havale ediyorum.

İşte mahkeme-i âdile, onların ma’sûmiyetini anlamakla çoklarını tahliye etti. Eğer ortada bir suç varsa, o suç benimdir. Onlar, ulüvv-ü cenâblarından, benim gibi garib bir ihtiyar hocaya; soba yakmak, su getirmek, yemek pişirmek ve kendime mahsus bir risâlemi tebyîz etmek gibi cüz’î işlerimi sırf Lillâh için yapmışlar ve benim hatırım için hâtıra defterim hükmünde olan o iki risâlemin âhirlerinde, bir hâtıra olmak üzere imzalarını atmışlar. Acaba dünyada, böyleleri, böyle bahânelerle muaheze edecek bir kanun, bir usûl ve bir maslahat var mı?

MÜDAFAATIMIN İKİNCİ TETİMMESİ

Ey hey’et-i hâkime! Gelecek beyânatımda, belki vazîfenizce lüzumsuz şeyler bulunacak. Fakat bu mes’eleler ile umum memleket, belki dünya alâkadardır. Yalnız siz değil, onlar dahi mânen dinliyorlar. Hem beyânatımda intizamsızlık göreceksiniz. Sebebi ise, mühim bir hakkım bana verilmedi. Benim hüsn-ü hattım yok. Çok rica ettim ki, bu hayat-memat mes’elesidir, bir yazıcı bana veriniz; tâ hakkımı müdafaa için bir istida yazdırayım. Vermediler. Belki beni iki ay, gâyet insafsızcasına bütün bütün konuşmaktan men’ettiler. Onun için, gâyet noksan ve müşevveş yazımla intizamlı yazamadım. İşte âhir beyânatım budur:

Eğer farz-ı muhal olarak, müfsidlerin, muhbirlerin ihbar ettikleri gibi, Risâle-i Nur, hükümetin bir takım siyasetiyle ve ba’zı kanunlariyle tevfik edilmiyor, muaraza ediyor; belki başka siyasî kanaatlardır ve ayrı ayrı fikirlerdir; ve umum risâleler, îmandan değil, belki siyasetten bahseder diye, gâyet zâhir bir iftira farz ve kabul edilse, cevaben derim:

Səs yoxdur