Tarihçe-i Hayat | Üçüncü Kısım - Eskişehir Hayatı | 231
(215-280)

Mâdem hürriyetin en geniş şekli cumhuriyettir ve mâdem hükümet ise, cumhuriyetin en serbest sûretini kabul etmiştir; elbette hakîki ve kat’i ve reddedilmez kanaat-ı ilmiyeyi ve efkâr-ı saibeyi âsâyişe dokunmamak şartiyle, cumhuriyetin hürriyeti, o hürriyet-i ilmiyeyi istibdât altına alamaz ve onu bir suç tanımaz. Evet; dünyada hiçbir hükümet var mıdır ki, bütün bir tek kanaat-ı siyasiyede bulunsun. Haydi -farz-ı muhal olarak- ben, perde altında kendi kendime kanaat-ı siyasiyemi yazmışım ve bir kısım has dostlarıma göstermişim; bunda suç var diyen kanunları işitmemişim. Halbuki Risâle-i Nur, îman nurundan bahseder; siyaset zulmetine sukut etmemiş ve tenezzül etmez.

Eğer faraza, lâik cumhuriyetin mahiyetini bilmeyen bir dinsiz dese: “Senin risâlelerin, kuvvetli bir dinî cereyan veriyor, lâdinî cumhuriyetin prensiplerine muaraza ediyor.”

Elcevap: Hükümetin lâik cumhuriyeti dini dünyadan ayırmak demek olduğunu biliyoruz. Yoksa, hiçbir hatıra gelmeyen dini reddetmek ve bütün bütün dinsiz olmak demek olduğunu, gâyet ahmak bir dinsiz kabul eder. Evet, dünyada hiçbir millet dinsiz olarak yaşamadığı gibi; Türk milleti misillü bütün asırlarda mümtaz olarak, bütün aktar-ı cihanda, nerede Türk varsa Müslümandır. Sâir anâsır-ı İslâmiyenin küçük de olsa yine bir kısmı, İslâmiyet haricindedir. Böyle pek ciddî ve hakîki dindar ve bin sene kadar Hak dininin kahraman ordusu olarak zemin yüzünde, mefâhir-i milliyesini milyonlar menabi-i diniye ile çakan ve kılınçlarının uçlariyle yazan bu mübârek milleti, “Dini reddeder veya dinsiz olur” diye itham eden yalancı dinsizler ve milliyetsizler, öyle bir cinâyet işliyorlar ki, Cehennemin esfel-i sâfilîn tabakasında ceza görmeye müstehak olurlar. Halbuki Risâle-i Nur, hayat-ı içtimâîyenin kanunlarını da ihata eden dinin geniş dâiresinden bahsetmez. Belki asıl mevzuu ve hedefi; dinin en has ve en yüksek kısmı olan îmanın erkân-ı azîmesinden bahseder. Hem ekseriyetle muhatabım, evvel kendi nefsim, sonra Avrupa feylesoflarıdır. Böyle mesail-i kudsiyeden, doğru olmak şartiyle, zarar tevehhüm eden, yalnız şeytanlar olabilir tasavvurundayım. Yalnız üç-dört risâle, tenkidkârane şekva sûretinde bir kısım me’murlara bakmış. Fakat o risâleler, hükümetle mübareze ve tenkid için değil, belki bana zulmeden ve me’muriyetini sû-i isti’mal eden bir kısım me’murlara karşıdır.

Səs yoxdur