Tarihçe-i Hayat | Üçüncü Kısım - Eskişehir Hayatı | 244
(215-280)

Gerçi kanunları bilmemek eksere göre bir mâzeret teşkil etmez. Fakat haksız olarak, hücra bir köyde, tarassut altında, yabancı bir yerde, şiddetle dünyadan küstürüp, nefiy ile ikamet ettirip, mütemadiyen tarassut ile ta’ciz edilen bir adamın kanunları bilmemesi; elbette ehl-i insafın nazarında bir özür teşkil eder.

İşte, ben o adamım. Ve beni yanlış bir vehim ile muaheze ettikleri mevadd-ı kanuniyenin hiç birini bilmezdim. Hatta yeni hurufla imzamı atamazdım. Ba’zan hizmetçimden başka, on günde bir adam ile görüşmedim. Herkes bana muavenetten kaçar. Avukat tutmaya iktidarım yok. Bütün hayatımda “En menfaatli ve en iyi hile, hilesizlik olduğu” düstûr olduğundan, bütün müdafaatımda hak ve hakîkat ve sıdk ve doğruluk esasını takib ettim. Bu hakîkata binâen, müdafaatımda veyahud ba’zan nadiren bir-iki risâlelerimde, zamân-ı hâzırın kanunlarına ve resmî merasimlerine tevafuk etmiyen ifâdâtıma nazar-ı müsamaha ile bakmak adâletin mukteziyat ve icabatındandır. Benim müdâfaâtımda mücmel kalan noktalar, iddianameye karşı yazdığım itiraznamemde vardır ve itiraznamemde mücmel kalan noktaların, müdâfaâtımda îzahatı vardır; birbirini tekmil eder. Yüz altmış üçüncü Madde-i Kanuniyenin tazammun ettiği -ma’nen-kuyud-u ihtiraziye ile beraber ve vâzı-ı kanunun irade ettiği maksad, asayişin ihlâline medâr olmamak olduğuna binâen; ihlâl-i asayişe işâret ve delâlet edecek hiçbir emâre ve tereşşuhat, benim ve risâlelerim yüzünde görülmediği ve zabtınıza geçen müdafaatımda yirmi def’a kat’i bir sûrette bu kanunun mes’elemizle alâkası olmadığını ve kat’iyyen cezayı müstelzim bir cihet bulunmadığını isbat ettiğim halde; her nasılsa, bidayetteki evhamın te’siratiyle, o madde-i kanuniye ile bizi muaheze etmek için mezkûr maddeyi ileri sürmek hiçbir vecihle şân-ı adâlete yakışmayacağından, beraetimi taleb eyleyerek, en son sözüm:


* * *
Səs yoxdur